Alçakgönüllülük bizim erişebileceğimiz bir şey değildir. Amerikalılar olarak tabiatımız gereği buna erişebileceğimizi düşünebiliriz. Yapabilirsin. Atılgan ol. İlk adımı at. Elini taşın altına koy ve alçakgönüllü ol.
Bir başka deyişle, kendi ayaklarının üzerinde durarak kendini alçalt.
Ancak Kutsal Yazılar’a bu tür bir düşünce tarzıyla yaklaştığımızda, kendimizi bambaşka bir dünyada buluyoruz. Gerçek imanda olduğu gibi içten alçakgönüllülük de, kişinin kendisini geliştirmesi veya kestirme çözüme ulaşması değil, Tanrı’dan gelen eyleme ve yardıma yanıt vermesidir.
Tanrı Kibirlilere Karşıdır
Hataya düşmeyelim. Alçakgönüllülükte rolümüz yok değil. Bu sadece bir sonuç değil, aynı zamanda bir buyruk. Özellikle, iki elçi bize kendimizi alçaltmamızı söylemektedir ve her ikisi de bunu şaşırtıcı bir biçimde benzer şekillerde yapmakta, cümlelerine Tanrı’nın bizi diğer tarafta yükselteceği vaadini de eklemektedirler.
Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir. (Yakup 4:10)
Uygun zamanda sizi yüceltmesi için, Tanrı’nın kudretli eli altında kendinizi alçaltın. (1. Petrus 5:6)
Şu ana kadar görebildiğimiz üzere, Yakup ve Petrus bu noktada birbirlerinden değil, Eski Antlaşma’dan ilham almaktadırlar. Bize kendimizi alçaltmamızı söyledikleri bağlamda, ikisi de Süleyman’ın Özdeyişleri 3:34’ün Grekçe çevirisinden alıntı yapmaktadırlar (“Tanrı kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder,” Yakup 4:6; 1. Petrus 5:5). Ancak kendimizi alçaltma yolunda kendi programımızı tasarlamaya kalkışmadan önce, her iki metindeki bağlamı da değerlendirmeliyiz.
İçten Alçaltılma
Buradaki amaçlarımız doğrultusunda, kendimizi alçaltmaya yönelik her iki çağrının da denenmelere yanıt olarak yapıldığına dikkat edelim. Yakup burada kilise içerisindeki çekişmelere ve kavgalara değinmektedir:
Aranızdaki kavgaların, çekişmelerin kaynağı nedir? Bedeninizin üyelerinde savaşan tutkularınız değil mi? Bir şey arzu ediyor, elde edemeyince adam öldürüyorsunuz. Kıskanıyorsunuz, isteğinize erişemeyince çekişip kavga ediyorsunuz. (Yakup 4:1-2)
Mesih’in adını taşıdığını iddia edenler arasındaki çatışmalar, kiliseyi alçaltır. Bir kibir ve alçakgönüllülük testi olarak işlev görürler. Yakup onlara “günahkâr” ve “kararsız” olduklarını hatırlatmakla kalmamakta, onlara aynı zamanda Süleyman’ın Özdeyişleri 3:34’ü de hatırlatmaktadır. Kiliseye, Tanrı’ya teslim olmalarını, İblis’e karşı direnmelerini ve Tanrı’ya yaklaşmalarını buyurmaktadır (Yakup 4:7-8). Bir başka deyişle, “Rab’bin önünde kendinizi alçaltın.” Kilise içten alçaltılmaktadır. İşte şimdi, onlar Tanrı’nın kendilerini alçaltmayı amaçladığı bu çatışma durumuna nasıl karşılık verecekler? Kendilerini alçaltacaklar mı?
Dıştan Alçaltılma
Aynı şekilde 1. Petrus’ta da kilise baskı altında. Toplum erken dönemdeki bu Hristiyanlara karşı hakaretler ve iftiralar ediyor. Hristiyanlar hem sosyal hem de duygusal anlamda acı çekmeye başlıyorlar ve fiziksel acıların yokluğu da uzun sürmeyecek. Tehdit altındalar ve kaygıyla ayartılıyorlar. İşte bu alçaltılma anında, Petrus Süleyman’ın Özdeyişleri 3:34’e dönüyor ve onlara nasihat ediyor: “Hepiniz birbirinize karşı alçakgönüllülüğü kuşanın” (1. Petrus 5:5).
Burada kilisenin alçaltılması dışarıdan oluyor. İşte şimdi, onlar Tanrı’nın kendilerini alçaltmayı amaçladığı bu iftira durumuna nasıl karşılık verecekler? Kendilerini alçaltacaklar mı? Kibirle ve kendilerini yücelterek burunlarını havaya mı kaldıracaklar, yoksa kendilerini Rableri’nin lütufkâr eli ve mükemmel zamanlamasının önünde alçaltarak başlarını öne mi eğecekler?
Kendini Alçaltmanın Yanıt Niteliği
Kutsal Kitap’ta tekrar tekrar, kendini alçaltma bizim başlattığımız bir şey olarak değil, Tanrı’nın doğrudan ya da dolaylı vasıtalar aracılığıyla alçaltışını göndermesiyle birlikte bizim aldığımız, hatta benimsediğimiz –hatta buyur ettiğimiz– bir şey olarak yer bulmaktadır. Kendimizi alçaltma daveti dış etkilerden uzak bir biçimde değil, ancak öncelikle bizzat alçaltılmamız aracılığıyla gelmektedir.
Tıpkı iman gibi, alçakgönüllülük de –üstelik imanın bir göstergesi olarak– bir başarı değildir. Alçakgönüllülük temelde insan eliyle yapılan bir başlangıç değil, içimizden Tanrı’ya, O’nun yüceliğine ve görkemine verilen uygun, Tanrı’dan gelen bir yanıttır.
Kendimize alçakgönüllülüğü öğretmeyiz. Bir sonraki hafta veya ayda daha alçakgönüllü olmamız için beş aşamalı bir plan yoktur. Bir dereceye kadar kendimizde daha alçakgönüllü bir duruş yaratmak adına bazı inisiyatifler alabiliriz (ki bunlara bir başka makalede değinirim) ancak asıl sınav (ve fırsat), düşmüş bir dünya tarafından gafil avlanıp bize meydan okunduğunda, tedirginliğe düştüğümüzde ve kontrol algımız kaybolduğunda ortaya çıkmaktadır. Böylece de şu soru baş gösterir:
Bu alçaltıcı durumlara nasıl yanıt vereceksin? Kendini alçaltacak mısın?
Rahatsız Edici Tanrı’yı Memnuniyetle Kabul Edin
Hristiyanlar için, kendini alçaltma temelde bir yanıttır. Kalkıp yaptığımız bir şey değildir. Alçakgönüllülüğü biz başlatmayız ve takdirini de biz almayız. Aktif olmadığı veya zor olmadığı söylenemez ama alçakgönüllülük, Tanrı’nın kim olduğuna, bize Sözü’nde neler söylediğine ve özellikle rahatın kaybolduğu, acı verici ve hayal kırıklığına uğratan yaşam koşullarımız baş gösterdiğinde, Tanrı’nın dünyada yapmakta olduğu şeylere verilen bir yanıttır. Özünde, kendini alçaltma Tanrı’yı, sözlerini ve yaptıklarını, bunlar kolay veya rahat olmadığında memnuniyetle kabul etmektir.
İlk olarak Tanrı’nın eli ve planı dahilinde olan zorlu sözler ve koşullar gelir ve bunlar bizi alçaltan şeylerdir – tıpkı Mesih’ten yedi yüz yıl önce Kral Hizkiya’nın başına geldiği gibi. Tanrı onu hasta yatağından kaldırdı ve yine de kral, “kendisine yapılan bu iyiliğe yaraşır biçimde davranmayıp büyüklendi.” Tanrı sonrasında Hizkiya’nın gururuna karşı çıktı. O’nu alçalttı. Tanrı’nın gazabı ne şekilde baş gösterdiyse göstersin, bize “RAB hem ona, hem Yahuda’ya, hem de Yeruşalim’e öfkelendi” diye iletilmektedir (2. Tarihler 32:25).
Sonrasındaysa tıpkı krala olduğu gibi bizim de ruhlarımıza baskı yapan şu soru doğar: Tanrı’nın alçaltışını kabul mu yoksa ret mi edeceğim? Bu alçaltışı savuşturup buna direnecek miyim, yoksa içimde sahici bir tövbe üretmesi adına buna hizmette mi bulunacağım? Ayrıca eğer kendimi alçaltmazsam, o hâlde bu ilahi alçaltmanın devamı da önünde sonunda gelecektir. Tanrı’nın ilk alçaltışı, kaçınılmaz olarak devamında başka alçaltmalara yol açmaktadır. Asıl soru, bunun kendini alçaltmaya mı yoksa O’nun tarafından tekrardan (ve çoğunlukla daha ciddi bir şekilde) alçaltılmaya mı dönüşeceğidir.
Hizkiya için konuşacak olursak, o kendi gururu karşısında uyanan tanrısal gazaba boyun eğdi ve “Hizkiya ile Yeruşalim’de yaşayanlar gururu bırakıp alçakgönüllü davranmaya başladılar. Bu sayede Hizkiya’nın krallığı boyunca RAB’bin öfkesine uğramadılar” (2. Tarihler 32:26).
Tanrı Kendi Halkını Alçalttığında
Kesin konuşmak gerekirse, elimizde kendimizde geliştirmeye çalışabileceğimiz alçakgönüllü duruşlar veya bu yolda kullanılabilecek araçlar tümden yok değildir. Tanrı’nın yetkisi altında, O’na duayla, oruçla günbegün kendimizi alçaltmak – bunların hepsi, yaratılanlar olarak Yaratıcımız’a vereceğimiz genel yanıtta yeri olan şeylerdir. Ama her şeyden önce, kendimizi alçaltmanın Tanrı’ya verilen bir yanıt olduğunu bilmemiz gerekir.
Dünyamızı kendi güçlü sözüyle yoktan var eden O’dur (İbraniler 11:3). Topraktan ilk adamı yaratan (Yaratılış 2:7) ve böğründen ilk kadını yapan O’dur (Yaratılış 2:21-22). Bize kendisini açıklamayı, elçileri ve peygamberleri aracılığıyla dünyamıza sözler iletmeyi, bize kendisini, Oğlu’nu ve kurtuluşumuz için olan tasarısını tanıtmayı seçen O’dur. Ayrıca kendi yumuşak ve merhametli takdiri uyarınca kendi kilisesini hem içten hem de dıştan alçaltan ve alçaltışıyla bizi ders alacağımız o kavşağa taşıyan O’dur: Şimdi, bu denenmedeki alçaltıcı tasarılarıma nasıl karşılık vereceksiniz? Kendinizi alçaltacak mısınız?
Bir sonraki alçaltıcı denenme geldiğinde, kibirle burnunuzu havaya mı kaldıracaksınız, yoksa alçakgönüllülükle başınızı öne mi eğeceksiniz? Tanrı bu anlarda sizin için özel bir vaat beslemektedir. Tüm gücün sahibi olan Tanrı, alçaltılmışları kendi mükemmel zamanlamasıyla yükseltecektir.
Yazar: DAVID MATHIS