“Yüceliğim için yaratıp biçim verdiğim, adımla çağrılan herkesi, evet, oluşturduğum herkesi getirin diyeceğim.” (Yşa. 43:7) Tanrı’yı yüceltmek için yaratıldınız. Tanrı’nın suretinde yaratılmış bir kişi olarak amacınız Tanrı’yı iyi bir şekilde tanıtmaktır. Sahne ışığını O’na; O’nun güzelliğine, iyiliğine, doğruluğuna ve merhametine çevirmektir. Başka bir amaçla yaşamak, suyun dışında bir balık gibi yaşamaktır ve bizi hoşnutsuz, Tanrı’ya hasret bırakır.
Günah öyküye dahil olduğu günden beri Tanrı’yla ilgili gerçeği ve O’na yönelik ihtiyacımızı bastırdık (bkz. Rom. 1:18). Sahne ışığını Tanrı yerine kendimize çevirdik, başka amaçlar için yaşadık ve bunların bizi tatmin edeceğini umduk. Üçüncü yüzyılın Afrikalı ilahiyatçısı Augustinus’un bir keresinde söylediği gibi, “[Ey Tanrım] İnsanı kendin için yarattın. Bu yüzden yüreğimiz sende huzur bulana dek huzursuzluklarla çalkalanıp duracaktır.” Tanrı’nın yerine sanki merkez bizmişiz gibi yaşamamız, huzursuz bir insan korkusu yaratır ve bu korkuyu besleyip büyütür.
Şair Emily Dickinson bir keresinde sahne ışığı arayışımız için şöyle demiştir: “Şöhret dönek bir yemektir… İnsanlar ondan yer ve ölür.” Sahne ışığının dönek doğası, insan korkumuzu çeşitli şekillerde besleyip büyütür. Önemli, güzel, zeki ya da hoş görünmeye muhtaç olanlar, şöhrete ulaşma hedefinin sürekli hareket ettiğini görürler. Çok çalışıp çabalarsınız, zamanınızı şöhrete giriş ücreti olarak ödersiniz ama sadece ölçütlerin değiştiğini görürsünüz. Tükettiğiniz onca zaman boşa gitmiştir! Öte yandan, eğer başarıya ulaşır da sahne ışığına kavuşursanız, korku yine de size dadanır çünkü şimdi onu kaybetme ihtimaliniz vardır. Dickinson’ın sözlerine şaşmamak gerekir: “İnsanlar ondan yer ve ölür.” Şöhret dönek
bir yemektir.
Tanrı’yı Yüceltmek İçin Yaşamak
Oysa insanı tatmin eden ve yaşam veren bir yemek var: Tanrı’yı tanımak ve O’nun yüceliği için yaşamak. İsa, Yuhanna 6:35’te şöyle diyor: “Yaşam ekmeği Ben’im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz.” O’nun yüceliği için yaşamak, bizi insan korkusundan özgür kılar çünkü artık kaygımız kendimiz değil, Tanrı’dır. Ölçütler asla
değişmez çünkü ölçütler O’nun kusursuz Sözü’nden gelir. Tanrı’nın yüceliği, dönek olmak şöyle dursun, emin bir yatırımdır. Kimse Tanrı’nın kendi yüceliği için amaçladıklarına meydan okuyamaz. Kendisinin vaat ettiği gibi, “Çünkü sular denizi nasıl dolduruyorsa, dünya da Rab’bin yüceliğinin bilgisiyle dolacak” (Hab. 2:14).
Düşünün: Siz ne için yaşıyorsunuz? Konfor mu? Alkış mı? Bu dünyanın vaat ettiği mutluluk mu? Westminster Kısa İlmihali bize, “İnsanın baş amacının Tanrı’yı yüceltmek ve O’ndan sonsuza dek zevk almak” olduğunu hatırlatır.” Kendi yüceliğiniz yerine Tanrı’nın yüceliği için yaşamak, insan korkusuyla savaşınızda nasıl bir fark yaratır?
Harekete Geçin: Hayatınızda kendinizi merkeze koyduğunuz alanlar için itirafta bulunmak amacıyla vakit ayırın.
Harekete Geçin: Tanrı’yı yüceltmenin yolu O’na güvenmektir (bkz. Mez. 50:15). Tanrı’ya güvenle emanet etmeniz gereken ne gibi şeyleri kontrol etmeye çalışıyorsunuz? Tanrı’ya vermeniz gereken hangi yükleri kendiniz taşıyorsunuz?
Yazar: ZACH SCHLEGEL