Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, oraya koyduğun ayı ve yıldızları, soruyorum kendi kendime: “İnsan ne ki, onu anasın ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin?” (Mez. 8:3–4)
Kafa karıştırıcı bir soruna mükemmel çözümü buldum. Chicago’daki bir kilisenin birkaç pastörüyle birlikteyim ve oturmuş, ekip olarak beyin fırtınası yapıyorduk. Çözüm benim için netti. Bu nedenle herkesin dikkatini üzerimde topladıktan sonra fikrimi paylaşırım, herkes bana teşekkür eder ve uygulamaya koyarız diye düşünüyordum. Sorun çözülmüş olurdu. Ancak umduğum karşılığı alamadım. Konuşmam biter bitmez, grup “Başka fikri olan var mı?” diye sordu. “Parlak” fikrim çöpe atıldı, toplantı hiç durmadan devam etti ve başka birinin fikrini kabul ettiler. Olgun, deneyimli pastör olduğum için, ne yapılacağını biliyordum. Suratımı astım, kendime acıdım ve içime kapandım. İyi bir fikir gördüklerinde değerini bilmiyorlarsa, ben de artık konuşmayacaktım.
Tanrı Yeterlidir!
Tanrı’nın lütfuyla o sabah ibadetim sırasında 8. Mezmur’u okumuştum. Somurtarak oturduğum sırada, Tanrı o mezmuru sevgisiyle aklıma getirdi: “Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, oraya koyduğun ayı ve yıldızları, soruyorum kendi kendime: ‘İnsan ne ki, onu anasın ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin?’” Tanrı adeta şöyle diyordu: “Zach, suratını astın çünkü toplantıdaki insanların seni önemsemelerine alabildiğine muhtaçsın. Bu süre zarfındaysa yerin ve göğün Yaratıcısı olan Ben, seni önemsiyorum. Bu yeterli değil mi? Bunu o kadar çabuk mu unuttun?”
Bu fazlasıyla yeterliydi. Tanrı beni önemsediği için değerim artık başkalarının düşüncelerine bağlı değildi. Değerim Tanrı’nın hak edilmeyen, lütufkâr sevgisinde güvendeydi! Bu gerçeği kendime hatırlattığımda, Tanrı beni kendime acıma çukurundan çıkardı ve toplantıya yeniden kendimi verebildim. Kendim hakkında endişelenmekten özgür olduğum için artık Tanrı’nın adıyla ve başkalarının iyiliğiyle ilgilenmekte de özgürdüm.
Tanrı’nın suretinde yaratılmış ve Mesih’in kanıyla kurtarılmış birisi olarak, Tanrı’nın sizi önemsediğinden emin olabilirsiniz. Tanrı size karşı dikkatsiz, fazla meşgul ya da kayıtsız değildir. Tanrı’nın kim olduğunu bilmek ve O’nun sizinle nasıl ilgilendiğini bilmek her şeyi değiştirir.
Düşünün: Kimin takdirini kazanmaya muhtaçsınız? Hayranlığı, ilgisi ya da saygısı sizi memnun edecek birisi var mı? Bu kişinin ilgisini kovalamak sizi nasıl etkiledi?
Harekete Geçin: Tanrı’nın bizi önemsemesinin verdiği özgürlüğü tatmak için öncelikle Tanrı’nın büyüklüğünü ve ikinci olarak bizimle ne kadar çok ilgilendiğini hatırlamamız gerekir. Aşağıdaki metinlerde bu gerçeklerin her biri üzerinde düşünmeye vakit ayırın:
• Tanrı’nın büyüklüğü —Yeşaya 40:26; Yeşaya 55:9; Yeremya 32:17; Romalılar 11:33–36
• Tanrı’nın bize olan ilgisi —Mezmur 121:5–6; Sefanya 3:17; Luka 12:7; Romalılar 5:8
Yazar: ZACH SCHLEGEL