Beklemek zordur! Trafikte tampon tampona değecek şekilde sıralanmalar, market kasalarında ağır ağır akan kuyruklar, doktor muayenehanesindeki bekleme odası – hiç kimse beklemekten hoşlanmaz. Çocuklarımız bizim yüreklerimizden geçirdiğimiz şeyi yüksek sesle ortaya koyar: “Hâlâ gelmedik mi?!” Ne var ki, günaha düşmüş bir dünyada Tanrı’ya güvenmek, beklemeyi içerir.
İbrahim, Tanrı’nın çocuk vaadinin gerçekleşmesi için yirmi beş yıl bekledi (bkz. Yar. 12:4; 21:5). İsrailliler kuşatma altına girip de bütün umut kaybedilene dek, Tanrı Kızıldeniz’i son dakikaya kadar açmadı (bkz. Çık. 14). Mesih imanlıları Mesih’in dönüşünü (bkz. Vah. 22:20) ve düşkün bedenlerimizin kurtuluşunu beklerler (bkz. Rom. 8:23).
Ey Tanrım, sana güveniyorum; utandırma beni. Düşmanlarım zafer kahkahası atmasın! Sana umut bağlayan hiç kimse utanca düşmez; nedensiz hainlik edenler utanır. (Mez. 25:2–3) Ne harika bir vaat, öyle değil mi? Tanrı’yı umutla bekleyen hiç kimse asla utanca düşmez! Eğer Tanrı’ya güveniyorsanız, geriye pişmanlıkla bakıp da “Ah, bu bir hataydı. Tanrı vaadini gerçekleştirmedi” diyeceğiniz bir zaman asla gelmeyecek. Neticede, Tanrı’yı bekleyen kişi daima “Tanrı bunun üstesinden geldi! O’na güvendiğim için utanca düşmedim! Beklemeye değdi!” diyecektir.
Hristiyan yaşamının temelini beklemek oluşturur.
Özellikle de eğer üzerimizde duran bir felaket, bize baskı yapan bir son teslim tarihi ya da umudumuzu tehdit eden bir durum söz konusuysa, yani bir şeyin kısa sürede değişmesi gerekiyorsa, beklemek daha da zordur. Felaket göründüğü zaman beklemekten vazgeçmek, direksiyona geçmek ve Tanrı’nın yolu yerine kendi yolumuzla bir çözüm bulmak için
ayartılırız. Sonuç olarak, beklemek bize kimden ve neden korktuğumuzu –bizi kimin ya da neyin kontrol ettiğini– gösteren bir turnusol deneyine dönüşür.
Başkalarının düşünceleri ya da bana neler yapabilecekleri kararımı etkiliyor mu? Yoksa Tanrı’ya ve O’nun vaatlerine güvendiğim için sabırla bekliyor muyum? Unutmayın, “Sana umut bağlayan hiç kimse utanca düşmez” (Mez. 25:3).
Düşünün: Beklediğiniz nedir? Günahlı bir kestirme yol için bu sizin üzerinizde nasıl bir baskı oluşturuyor?
Düşünün: İmanlı olmayanlara imrenip de “Tanrı’ya güvenmeleri gerekmiyor; canları ne isterse yapıyorlar. Bu güzel olmaz mı?” diye düşündüğünüz oluyor mu?
Harekete Geçin: Beklemek bakış açısı gerektirir. Büyük resmi görmemiz gerekebilir. Asaf ’ın bizim için 73. Mezmur’da örneklediği budur. Kötülerin rahatlığına ve refahına imrendi (bkz. 3. ayet) ama bu onların sonunu görene kadardı (bkz. 17. ayet). Tanrı’nın hangi vaadine inanmakta zorlanıyorsunuz? O vaadi sonuna kadar izleyin. Ardından bunu, kendilerine güvenenlerin yolunun sonuyla kıyaslayın.
Harekete Geçin: Şükürler olsun ki, beklemeyi zor bulanlar sadece bizler değiliz. Mezmur yazarı da birçok kez Tanrı’ya “Daha ne kadar?” diye seslendi. Mezmurlar bir tür dua modeli, yani Tanrı’yı beklerken dua etmemize yardımcı olarak kullanabileceğimiz bir araçtır. 13. Mezmur’u okumaya zaman ayırın ve sonra onu kendi duanız olarak dile getirin.
Yazar: ZACH SCHLEGEL