“Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Gidin de, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’ sözünün anlamını öğrenin. Çünkü ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.” (Mat. 9:12–13)
Keder gözlerimizi bulutlandırır, Tanrı’nın kim olduğuna ve bizim kim olduğumuza dair kuşku kataraktına neden olur. Kederin ortasında umut taşımak için Tanrı’yı, Mesih’te şefkatli ruh hekimimiz olarak görmeliyiz (bkz. Mat. 9:12-13). Mesih’te kim olduğumuzu, yani paha biçilmez değerde olduğumuzu görmeliyiz (bkz. Mat. 12:10-14).
Eğer Tanrı’nın karakteri hakkında bulutlu bir görüşe sahip olan kimseler varsa, onlar Ferisilerdi. Tanrı’yı gönülsüz bir Yargıç olarak görüyorlardı. Onlar için Tanrı’nın yüreğinin özünde, yalnızca bizi mahkûm etmeye yönelik öfkeli bir arzu vardı. Bize lütuf ve iyilik sunsa dahi, bunu adeta sınırlı iyilik deposundan cimrice dağıtmak zorunda olduğu için gücenerek, gönülsüzce yapıyordu. Ne büyük küfür!
Onların Tanrı’ya ilişkin küfür niteliğinde olan görüşlerini Matta 9:10- 11’de görüyoruz. İsa vergi görevlileri ve günahkârlarla sofrada oturuyor. Onlara göre, Tanrı şefkat değil de mahkûmiyetle geldiği için, Ferisiler burada dehşet içindedir.
İsa onların Tanrı’yla ilgili yanlış görüşlerini işiterek karşılık verir: “Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Gidin de, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’ sözünün anlamını öğrenin. Çünkü ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim” (Mat. 9:12-13).
Tanrı’yı Nasıl Görüyoruz?
Ferisilerin gördüğü gibi katı bir yargıç olarak mı? Yoksa bizi kayıran, hem ruhumuzdaki hem de bedenimizdeki hastalıkları iyileştiren merhametli, şefkatli Ruh Hekimi olarak mı?
Kederimizin içerisinde, Tanrı’yı kaybımızın merceğinden görme hatasına düşebiliriz. Oysa Mesih, Baba’yı çarmıhın merceğinden görmemiz için bize çağrıda bulunur.
İsa acımızda ve kaybımızda neden bizi kayırıp bize şifa veriyor? Çünkü şefkatlidir. Çocuklarına değer verdiği için bizleri iyileştirir. Kutsal Yazılar’da bunu açık bir şekilde görürüz: “Orada eli sakat bir adam vardı. İsa’yı suçlamak amacıyla kendisine, ‘Şabat Günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasa’ya uygun mudur?’ diye sordular. İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Hanginizin bir koyunu olur da Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İnsan koyundan çok daha değerlidir! Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur.’” (Matta 12:10-12).
Her birimizi kendi eliyle bir şiir gibi, başyapıt gibi harika ve hayret verici bir şekilde biçimlendiren Yaratıcımız İsa (bkz. Ef. 2:10), lütfuyla kendisi için paha biçilmez bir değere sahip olduğumuzu ilan ediyor. Kederimizin içerisinde çoğunlukla Tanrı tarafından terk edildiğimizi, tek başımıza olduğumuzu ve sevilmediğimizi hissederiz. Oysa İsa ellerini uzatıp bizi
ellerimizden tutarak gözümüzün içine bakar ve şöyle der: “Sen yalnızca Mesih’teki lütufla seviliyorsun ve değerlisin!” Mesih bizleri yüreğimizin gözlerini açarak Tanrı’ya ve O’nun gözleri aracılığıyla kendimize bakmaya davet ediyor.
Düşünün: Tanrı’ya kaybınızın merceğinden baktığınızda, O’nunla ilgili kafanızda ne gibi sahte resimler çizdiniz? Tanrı’ya
çarmıhın merceğinden baktığınızda, Kutsal Kitap’a uygun olan ne gibi resimler çizebilirsiniz?
Düşünün: Acımız bizim “Bir başımayım!” diye bağırmamıza neden olur. Oysa Mesih “Değerlisin!” diye bağırır. Bugün yüreğinize, canınıza ve ruhunuza “Mesih’te değerli” mührünü basmak için ne yapabilirsiniz?
Yazar: BOB KELLEMEN