Yaşamımın her döneminde yakınlarımdan bazılarının ölümüne şahit oldum. Kutsal Kitap’ın acılara dair öğrettikleri ve küresel çapta çekilen acılarla birlikte, bu ölümler benim yaşamımı ve hizmetimi şekillendirmiştir.
Lise döneminde, bir arkadaşım go-kart aracıyla bir başka aracın arkasına son sürat girdi. Üniversitede, iki okul arkadaşım kanserden öldü. Teoloji okulunda, sistematik teoloji hocam 36 yaşında öldü. Almanya’dayken, doktora danışmanım 63 yaşında kalp krizinden öldü. Bethel Üniversitesi’ndeki altı yıllık öğretim üyeliğim sırasında, annem bir otobüs kazasında yaşamını kaybetti ve okulumdaki akademik kadronun yedi üyesi, 70 yaşına varamadan öldü. Sonrasında Bethlehem Kilisesi’ne pastör olarak geldim ve on sekiz ay boyunca üç haftada bir cenaze düzenledim.
Acıların ve ölümün kaçınılmazlığı, biz 20 ve 22 yaşlarındayken eşim Noël ve benim için o kadar barizdi ki, düğün metnimiz olarak Habakkuk 3:17-18’i seçtik.
Tomurcuklanmasa incir ağaçları,
Asmalar üzüm vermese,
Boşa gitse de zeytine verilen emek,
Tarlalar ürün vermese de,
Boşalsa da davar ağılları,
Sığır kalmasa da ahırlarda,
Ben yine RAB sayesinde sevineceğim,
Kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım.
1977 yılında, şu anda benim 40 yıllık hizmet arkadaşlarım olan Tom ve Julie Steller’ın düğün merasimlerini gerçekleştirdiğimdeyse, seçtiğim metin Yuhanna 16:33 oldu:
Dünyada sıkıntınız olacak.
Ama cesur olun;
Ben dünyayı yendim!
Üç ifade. Üç nokta. Evliliğin zorluk ve umut dolu “dünya”sına hoş geldiniz!
Desiring God’ın Hizmet Çağrılarından Biri
Şimdiyse, Desiring God adlı hizmetin kurucusu (ve onun baş öğretmenlerinden biri) olarak burada durmaktayım ve kısa bir süre önce şu ifadeleri içeren bir hizmet cümlesi oluşturduk:
İnsanların özellikle de acılarının ortasında, her şeyden çok Tanrı’da tatmin bulmalarına yardımcı olarak, onları Tanrı’nın yüceliği için yaşamaları konusunda harekete geçirmek üzere varız…
Desiring God hizmetleri 25 yıl önce kurulduğunda, hiç kimse çağrımızın ana noktasının insanlara acı çekme konusunda yardımcı olmak olacağını söylememişti. Ama aslında, yıllar boyunca sürekli olarak aldığımız geribildirimleri esas alacak olursak, Tanrı bu hizmeti bu şekilde kullandı. Eğer sayfamızda hüzün ve acı üzerine niçin bu kadar çeşitli makale olduğunu merak ediyorsanız, sebebi bu. Tanrı bize bu çağrıyı vermiştir: insanların Mesih’i yüceltecek bir biçimde acı çekmeye hazır olmaları için onlara yardımcı olun.
Bu makalenin amacı, sizi de aynı çağrıya buyur etmektir. Yani, size Mesih’e imanla, Ruh’un gücüyle ve Tanrı’nın yüceliği için acı çekmeye hazır olmayı öğütleyip sizi bu konuda teşvik etmek istiyorum.
Eğer sona dek dayanacaksak, kaya gibi sağlam, sarsılmaz olan Kutsal Kitap gerçeklerinin sarsılmaz ölçüde önemli olduğunu varsayıyorum (Markos 13:13). Ama aynı zamanda da varsayımım şu: Bu gerçek en iyi şekilde acılar içindeyken değil, acılar öncesinde öğretilir. Bilge Hristiyanlar şunu biliyorlar: Acıların ve kaybın şoku (ve acısı) içerisinde, akıllarımızın genellikle çok da düzgün veya talime açık bir hâlde olmadığını bilirler. Ayaklarımızın altında sarsılmaz gerçekliğe muhtacız ancak yüz yüze, bir dostun kucaklayışına muhtacız.
Yani, bunu yazarken sizin en azından şu anda, yaşamınızın düzen sarsan kayıplar veya acılarla dolu bir döneminde olmadığınızı varsayıyorum. Zorlu denenmenizi önceleri görmüş olduğunuzu ve kendi zorlu dönemleri için hazır olmaları konusunda diğer insanlara yardımcı olmak istiyorsunuz diye varsayıyorum.
Beş Temel Taşı
Acı fırtınaları bir kişinin ruhuna darbe yapmadan önce, bu kişilerin imanlarının altına beş temel taşı koyarak onları güçlendirmemiz gerekir.
- Tanrı her şeye egemendir, bilgedir, adildir ve merhametlidir. Her şeyi O yönetir, hiçbir hata yapmaz, kimseye karşı suç işlemez ve her şeyin, O’na güvenenlerin sonsuz sevincine hizmet etmesini sağlar.
- Acılar ve zorluklar, tüm Hristiyanlar için Tanrı takdiridir.
- Bu acılara ve zorluklara Mesih’ten ötürü zulüm görmek ve bu düşmüş dünyanın normal gidişatından doğan sıkıntılar da dahildir.
- Tanrı’nın çektiğimiz sıkıntılardaki binlerce amacının hepsini bilemeyecek olsak da, O’nun her Hristiyan daha sıkıntılar gelmeden önce bilsin diye açıkladığı en az beş amaç vardır.
Kutsal Kitap’ın bu beş temel taşıyla ilgili açıkladığı zenginlikleri bizzat deneyimleyip prova edeceğimiz bir ömür önümüzdedir. Dolayısıyla da benim burada sunacağım şeyler, derin düşünme sürecinde size bir yönlendirme sunacağını düşündüğüm bazı işaretler olacak sadece.
1. Tanrı Merhametiyle Acılarımıza Hükmetmektedir
Tanrı her şeye egemendir, bilgedir, adildir ve merhametlidir. Her şeyi O yönetir, hiçbir hata yapmaz, kimseye karşı suç işlemez ve her şeyin, O’na güvenenlerin sonsuz sevincine hizmet etmesini sağlar.
Aşağıda benim yüreğime dokunup beni ikna eden ve bana Tanrı için Tanrı olmanın, aslında her şeye hükmetmek, kusursuz bilgeliğe sahip olmak, tuttuğu her yolda adil olmak ve O’na güvenen herkese karşı merhametli olmak olduğunu gösteren bazı metinler yer almaktadır.
EGEMEN
Çok önceden beri olup bitenleri anımsayın.
Çünkü Tanrı benim, başkası yok.
Tanrı benim, benzerim yok.
Sonu ta başlangıçtan,
Henüz olmamış olayları çok önceden bildiren,
‘Tasarım gerçekleşecek,
İstediğim her şeyi yapacağım’ diyen benim. (Yeşaya 46:9-10)
İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Babanız’ın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. (Matta 10:29)
Rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor. (Matta 8:27).
Bir şehre kötülük gelir de RAB onu yapmamış olur mu?(Amos 3:6 – Kitab-ı Mukaddes Çevirisi)
Işığı biçimlendiren, karanlığı yapan,
Esenliği ve felaketi yaratan,
Bütün bunları yapan RAB benim. (Yeşaya 45:7)
İyilikler gibi felaketler de Yüceler Yücesi’nin ağzından çıkmıyor mu? (Ağıtlar 3:38)
Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı. RAB’bin adına övgüler olsun!” Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı. (Eyüp 1:21-22)
Eyüp … [eşine] karşılık verdi, “Nasıl olur? Tanrı’dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?” Bütün bu olaylara karşın Eyüp’ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı. (Eyüp 2:10)
BİLGE
Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır! (Romalılar 11:33)
Ya RAB, ne çok eserin var!
Hepsini bilgece yaptın;
Yeryüzü yarattıklarınla dolu. (Mezmurlar 104:24)
Amin! Övgü, yücelik, bilgelik, şükran, saygı, güç, kudret, sonsuzlara dek Tanrımız’ın olsun! Amin! (Vahiy 7:12)
Tanrı’nın çok yönlü bilgeliği, kilise aracılığıyla göksel yerlerdeki yönetimlere ve hükümranlıklara şimdiki dönemde bildirilsin. (Efesliler 3:10)
ADİL
O Kaya’dır, işleri kusursuzdur; bütün yolları doğrudur. (Yasa’nın Tekrarı 32:4)
Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı’na şükrederim. O’nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur. (Daniel 4:37)
Tanrı kulu Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisini söylüyorlardı: “Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, senin işlerin büyük ve şaşılası işlerdir. Ey ulusların kralı, senin yolların doğru ve adildir.” (Vahiy 15:3)
MERHAMETLİ
Ben RAB’bim, RAB, acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık Tanrı. (Mısır’dan Çıkış 34:6)
“Merhamet ettiğime merhamet edeceğim, acıdığıma acıyacağım.” Demek ki bu, insanın isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın merhametine bağlıdır. (Romalılar 9:15-16)
Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. (Efesliler 2:4-5)
Rabbimiz İsa Mesih’in sizi sonsuz yaşama kavuşturacak olan merhametini beklerken kendinizi Tanrı’nın sevgisinde koruyun. (Yahuda 1:21)
Eyüp’ün nasıl dayandığını duydunuz. Rab’bin en sonunda onun için neler yaptığını bilirsiniz. Rab çok şefkatli ve merhametlidir. (Yakup 5:11)[Tanrı’yı] sevenlere, kendi muradına göre davet olunanlara, bütün şeylerin birlikte iyilik için işlediğini biliriz. (Romalılar 8:28 – Kitab-ı Mukaddes Çevirisi)
2. Acılar, Mesih Takdiridir
Acılar ve zorluklar, tüm Hristiyanlar için Tanrı takdiridir.
Pavlus’la Barnaba daha sonra Listra, Konya ve Antakya’ya dönerek öğrencileri ruhça pekiştirdiler, imana bağlı kalmaları için onlara cesaret verdiler. “Tanrı’nın Egemenliği’ne, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir” diyorlardı. (Elçilerin İşleri 14:22)
Timoteos’u yanınıza gönderdik. Bu sıkıntılardan ötürü kimse sarsılmasın diye sizi imanda güçlendirip yüreklendirmesini istedik. Sıkıntılardan geçmek için belirlendiğimizi siz de biliyorsunuz. (1. Selanikliler 3:3)
Köle efendisinden üstün değildir. Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. (Yuhanna 15:20)
Mesih İsa’ya ait olup Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi zulüm görecek. (2. Timoteos 3:12)
Dinleyin şimdi, “Bugün ya da yarın filan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacak, para kazanacağız” diyen sizler, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Yaşamınız nedir ki? Kısa süre görünen, sonra yitip giden buğu gibisiniz. Bunun yerine, “Rab dilerse yaşayacak, şunu şunu yapacağız” demelisiniz. (Yakup 4:13-15)
3. Acılarımıza Zulümler ve Sıkıntılar da Dahildir
Bu acılara ve zorluklara Mesih’ten ötürü zulüm görmek ve bu düşmüş dünyanın normal gidişatından doğan sıkıntılar da dahildir.
İsa sürekli olarak kendi halkının zulüm göreceğini vaat etmektedir (Matta 10:16-18; 24:9-10; Luka 21:12; Yuhanna 16:2). Pavlus, Tanrı’nın Hristiyanlara Mesih’in çektiği sıkıntıları takdir etmesinin, O’nun tarafından “adil” görüldüğünü belirtmektedir (2. Selanikliler 1:4-5).
Peki ya hastalık veya felaketlere ne demeli? “Bu düşmüş dünyanın normal gidişatından doğan sıkıntılar” ne olacak? Onlar da mı Tanrı’nın takdiri. Evet, öyle. “Kim ağız verdi insana? İnsanı sağır, dilsiz, görür ya da görmez yapan kim? Ben değil miyim?” (Mısır’dan Çıkış 4:11).
Bunu söylemek, Şeytan’ın Tanrı halkına çektirdiği sıkıntılardaki rolünü inkâr etmek değildir. Ama bunları söyleyerek, asıl sözün Şeytan’da olduğunu elbette inkâr etmiş oluyoruz. İsa, “Şeytan’ın on sekiz yıldır bağlı tuttuğu” bir kadını iyileştirdi (Luka 13:16). Petrus şöyle dedi: “İsa her yanı dolaşarak iyilik yapıyor, İblis’in baskısı altında olanların hepsini iyileştiriyordu” (Elçilerin İşleri 10:38). Ama Kutsal Kitap, Şeytan’ı asla mutlak söz sahibi olarak veya Tanrı’nın izni olmadan bir şey yapma yetisine sahip bir varlık olarak resmetmemektedir.
Örneğin, Eyüp 2:6’da Tanrı, Şeytan’a şöyle der: “Peki, onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma.” Tanrı esiniyle yazan yazar sonrasında şöyle der: “Böylece Şeytan RAB’bin huzurundan ayrıldı. Eyüp’ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı” (Eyüp 2:7). Ama eşi Eyüp’e, Tanrı’ya küfretmesini söylediğinde, Eyüp şöyle cevap verir: “Tanrı’dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?” Sonrasında yazar şöyle ekler: “Bütün bu olaylara karşın Eyüp’ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı” (Eyüp 2:10). Bir başka deyişle, Şeytan gerçek bir işkencecidir ama nihai olan O değildir. Tanrı’dır. Şeytan’ın Tanrı çocukları için kötülük olarak tasarladıklarını, Tanrı iyilik için tasarlamaktadır (Yaratılış 50:20).
“Bu Düşmüş Dünyanın Normal Gidişatı”
Kutsal Kitap içerisinde, bu düşmüş dünyanın normal gidişatından doğan sıkıntılardaki Tanrı eli ve tasarısına yönelik ana metinler, 2. Korintliler 4:16-18 ve bununla birlikte Romalılar 8:17-25’tir.
Romalılar 8:17’de, Pavlus imanlılar için şöyle demektedir: “Mesih’le birlikte yüceltilmek üzere Mesih’le birlikte acı çekiyorsak, Tanrı’nın mirasçılarıyız, Mesih’le ortak mirasçılarız.” Peki burada, Mesih’le ortak bir mirasçı olmanın ön koşulu olarak ne tür bir acıdan bahsetmektedir?
Hiç şüphesiz buraya zulümler de dahildir ama Pavlus, 17. ayetten 25’e doğru ilerlerken tam olarak bu mantıkla ilerlemiyor. 18. ayette, hemen öncesinde 17. ayette söylediğine istinaden öne sürdüğü argüman şudur: “Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.” “Bu anın acıları” (Romalılar 8:17) ve “Mesih’le yüceltilmek üzere” çekilen acılar arasında (Romalılar 8:18) hiçbir ayrım yapmamaktadır. Hatta, öne sürdüğü argümanın gerçekten işlemesi için, bu iki acının aynı acı olması veya en azından örtüşür nitelikte olması gerekmektedir.
Öyleyse “bu anın acıları” nedir? Pavlus burada zulme odaklanmamaktadır. Pavlus burada “yaratılışın amaçsızlığa teslim edildiği” (Romalılar 8:20), Tanrı’nın yaratılışı “yozlaşmaya köle” kıldığı (Romalılar 8:21) ve böylece “bütün yaratılışın şu ana dek birlikte inleyip doğum ağrısı çektiği” (Romalılar 8:22) gerçeğinden doğan acılara odaklanmaktadır.
Sonrasında Pavlus, açık bir biçimde konuyu bizim de “bu anın acıları”na ortak olduğumuza bağlamaktadır. Bu açıdan metindeki en önemli cümle şudur: “Yalnız yaratılış değil, biz de –evet Ruh’un turfandasına sahip olan bizler de– evlatlığa alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek içimizden inliyoruz” (Romalılar 8:23). Ruh’la dolu olan (itaatsizlik etmeyen) Hristiyanlar inlerler. Neden? Çünkü bedenlerimizin kurtulmasını bekliyoruz. Bir başka deyişle, , bu düşmüş dünyanın normal gidişatından doğan sıkıntıların acısını hissediyoruz.
Tanrı’nın iyileştiren gücü, her zaman Hristiyanları bu dünyanın hastalıklarına ve felaketlerine ortak olmaktan esirgemez. Hatta bu nadiren olur. Aden’deki düşüşün lanetine, yani amaçsızlığa teslim edilen, yozlaşmaya köle yaratılışa ortağız. Tıpkı diğer insanların gibi, bizim de “dış varlığımız harap oluyor” (2. Korintliler 4:16). Bedenlerimiz doğumdan ölüme kadar, Pavlus’un da söylediği gibi, gittikçe daha da “çürümüş”, “düşkün” ve “zayıf” bir hale gelmektedir (1. Korintliler 15:42-44).
Kesinlikle, Mesih lanetimizi yüklenmiştir (Romalılar 8:3; Galatyalılar 3:13). Mesih İsa’da olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur (Romalılar 8:1). Gazap için belirlenenlerden değiliz (1. Selanikliler 5:9). Ama Tanrı bizi, Mesih’e tövbe ve imanla döndüğümüz anın saniyesinde bu dünyanın zulümlerinden, hastalıklarından, felaketlerinden veya hatta ölümünden muaf olalım diye seçmemiştir. Bunu yapabilirdi. Ama yapmadı. Acı çekmek ve ölmek üzere belirlendik.
Değişmiş olan şey, bizim imansızlardan fiziksel olarak daha az acı çekmemiz değil, acının ve ölümün bizim için bir ceza olmamasıdır. Mahkûmiyet değildir. Affedilmemiş günahların dikeni sökülmüştür (1. Korintliler 15:56). Ceza, arındırma olmuştur. Ölüm, Mesih’le cennete açılan bir kapı olmuştur (Filipililer 1:20-23).
4. Acılarımızdaki Beş Maksat
Tanrı’nın çektiğimiz sıkıntılardaki binlerce amacının hepsini bilemeyecek olsak da, O’nun her Hristiyan daha sıkıntılar gelmeden önce bilsin diye açıkladığı en az beş amaç vardır.
a) Tüm insanları tövbeye çağırmak.
İsa’ya bir şiddet olayında ve bir kaza felaketi olayında insanların amaçsız yere niçin öldüğü sorulduğunda, her iki olay için de cevabı şöyle olmuştur: Bu olaylar amaçsız değildir; Tanrı’nın evrensel tövbe çağrısının işitilmesi için fırsat zamanlarıdır.
O sırada bazı kişiler gelip İsa’ya bir haber getirdiler. Pilatus’un nasıl bazı Celileliler’i öldürüp kanlarını kendi kestikleri kurbanların kanına kattığını anlattılar. İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Böyle acı çeken bu Celileliler’in, bütün öbür Celileliler’den daha günahlı olduğunu mu sanıyorsunuz? Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız. Ya da, Şiloah’taki kule üzerlerine yıkılınca ölen o on sekiz kişinin, Yeruşalim’de yaşayan öbür insanların hepsinden daha suçlu olduğunu mu sanıyorsunuz? Size hayır diyorum. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız.” (Luka 13:1-5)
Beni 26 Aralık 2004 tarihindeki tsunamiden sonra arayan bir Ulusal Halk Radyosu muhabirine bunu söyledim. Bu felaket 230.000 kişinin canını almıştı ve bu kişilerin arasında Doğuş Bayramı’ndan hemen sonraki gün bir araya gelen kiliseler de vardı. Pazar günüydü. Muhabire şöyle dedim: “Tanrı’nın o felaket aracılığıyla yaptığı şeylerden biri, tüm dünyayı İsa Mesih’ten daha çok değer verdikleri tüm şeylerden ötürü tövbeye çağırmaktı.”
İsa’nın Luka 13:1-5’te söylediklerine bakacak olursak, bu metni şu şekilde genelleyebileceğimize inanıyorum: İnsanın çektiği her acı, bir tövbe ve Mesih’ten daha çok değer verdikleri şeylerden yüz çevirme çağrısıdır.
b) Kendine bel bağlamayı Tanrı’ya bel bağlamakla değiştirmek.
Kardeşlerim, Asya İli’nde çektiğimiz sıkıntılardan habersiz kalmanızı istemiyoruz. Dayanabileceğimizden çok ağır bir yük altındaydık. Öyle ki, yaşamaktan bile umudumuzu kesmiştik. Ölüme mahkûm olduğumuzu içimizde hissettik. Ama bu, kendimize değil, ölüleri dirilten Tanrı’ya güvenmemiz için oldu. (2. Korintliler 1:8-9)
Acılar, bu dünyanın bize yaşam ve sevinç veren direklerini yıkar. Böylece, acı çekmek bizim bu dünyaya bel bağlamaktan vazgeçip Tanrı’ya bel bağlayıp bağlamayacağımızın bir testidir. Böyle mi yapacağız, yoksa o güvenip değer verdiğimiz dünyasal direk yıkıldı diye içerlenecek miyiz? Tanrı’nın hedefi, “kendimize değil, ölüleri dirilten Tanrı’ya güvenmemiz”dir. Denenmelerin bizi ölümün eşiğine getirebilmesinin sebebi budur.
c) İçimizde daha büyük doğruluk yaratmak.
Çünkü RAB, oğlundan hoşnut bir baba gibi sevdiğini azarlar. (Süleyman’ın Özdeyişleri 3:12)
Terbiye edilmek uğruna acılara katlanmalısınız. Tanrı size oğullarına davranır gibi davranıyor… Babalarımız bizi kısa bir süre için, uygun gördükleri gibi terbiye ettiler. Ama Tanrı, kutsallığına ortak olalım diye bizi kendi yararımıza terbiye ediyor. Terbiye edilmek başlangıçta hiç tatlı gelmez, acı gelir. Ne var ki, böyle eğitilenler için bu sonradan esenlik veren doğruluğu üretir. (İbraniler 12:7, 10-11).
Şu ana kadar, “Tanrı’ya dair en ciddi dersleri aldığım veya içimde yer etmiş olan günahlara karşı güçlü bir şekilde gözümün açıldığı zamanlar, yaşamımın en rahat, en keyifli zamanlarıydı” diyen hiçbir Hristiyan görmedim. Genelde böyle olmaz. Dolayısıyla, “kutsallığa sahip olmadan kimse Rab’bi göremeyecek” olduğu için (İbraniler 12:14), Tanrı’nın sevgisi bizi acı veren, kutsallık doğuran terbiye yollarından geçirmektedir. “Rab sevdiğini terbiye eder” (İbraniler 12:6).
d) Gelecek çağdaki ödülümüzü (sevincimizi) arttırmak.
Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor. Çünkü geçici, hafif sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır. (2. Korintliler 4:16-17)
Bu metinde özellikle dikkat çeken şey, “kazandırmak” (κατεργάζεται) fiilinin acıları takip eden bir sonuçtan ibaret olmaması, acılardan doğan bir etki olmasıdır. (κατεργάζομαι fiilinin diğer kullanımlarını görmek için bkz. Romalılar 4:15; 5:3; 7:8; 13; 2. Korintliler 7:11; 9:11; Yakup 1:3). Peki hastalıktan, felaketten ve yaşlanmadan doğan acılar neyi “üretmektedir”? Sonsuz bir yücelik kütlesi.
Bu, insanlara bu dünyada daha büyük bir doğruluk yaşamına değil (yukarıdaki c maddesi), ölüme götüren acılara katlanmaları konusunda yardımcı olma açısından muazzam önem taşımaktadır. Ölüme giden son haftalarda veya saatlerde o kadar acı çekmek, insana genellikle amaçsız gelmektedir. Bu metin, bunun amaçsız olmadığını söylüyor. Bedenlerimizin çürümesi ve buna Mesih’e olan imanla katlanmak, ölümün ötesinde oldukça görkemli bir şey üretmektedir. Bu yaşamda daha az acı çekenlerimizin hiçbiri, sonrasında çok daha büyük bir ödülü, burada daha çok acı çekenlere küçük görmeyecektir. Hiçbir acı boşa gitmemektedir.
e) Mesih’in bizim için çektiği acılara çok daha değer vermemizi sağlamak.
Acılarımız ister Mesih uğruna çekilen, isterse de hastalık, felaket ya da kayıp gibi doğal süreçlerden kaynaklanan acılar olsun, her iki durumda da çektiğimiz acıyla birlikte Mesih’in bize olan sevgisinden ötürü gönüllü olarak katlandıklarının bir kısmını hissederiz (Galatyalılar 2:20). Bu anlamda, bir Hristiyan’ın yaşadığı her acı Mesih’in acılarına ortak olma deneyimi olarak yaşanabilir (Filipililer 3:10).
Eğer kanserimizi, engelliliğimizi veya zindana atılışımızı, bunların aslında Mesih’in bizim kurtuluşumuz için gönüllü olarak kucakladığı dehşetin bir benzeri olduğu bilinciyle yaşıyorsak, bu durumda O’nunla acılarında derin bir ortaklığa kavuşmanın zevkine varabiliriz. Az ölçüde de olsa, İsa’nın yara izlerini (Galatyalılar 6:17) ve ölümünü (2. Korintliler 4:10) bedenimizde taşıyor olduğumuz doğru olacaktır. Bu denli sevilmekten doğan hayret, şükran ve sevinç duygumuz, Mesih’in bizim için çektiği acılara çok daha değer vermemizi sağlar.
5. Acılarda Gösterdiğimiz Güven, Tanrı’yı Yüceltir
Mesih’e sıkıntılarımızda da sevinçle güvenmek, O’nun (ve de Tanrı’nın!) büyüklüğünü, bilgeliğini, adaletini ve merhametini yüceltir.
Pavlus, kendi var oluşunun en büyük amacının yalnızca bu yaşamıyla değil, aynı zamanda ölümüyle de Tanrı’yı yüceltmek olduğunu söylemiştir. Mesih’in kendi bedeninde ölümüyle de yüceltileceğini açıklamıştı çünkü onun için “yaşamak Mesih’tir, ölmek kazançtır … [çünkü] … dünyadan ayrılıp Mesih’le birlikte olmak … [buradaki yaşamdan ve hizmetten] çok daha iyidir” (Filipililer 1:20-21, 23).
Bir başka deyişle, Pavlus’un ölümünde Mesih yüceltilmektedir çünkü Pavlus, Mesih’te yaşamdan çok daha tatmin bulmaktadır. Nitekim kendisi Mezmurlar 63:3’ü (“Senin sevgin yaşamdan iyidir”), kendi sözleriyle şöyle ifade ederdi: “Ölüm aracılığıyla Mesih’in sevgisinin doluluğuna adım atmak, bu yaşamın sunabileceği her şeyden daha iyidir.”
Bu da, ölümde Mesih’e sevinçle güvenmenin, Mesih’te bizden yana olan Tanrı’yı tümüyle (büyüklüğü, bilgeliği, adaleti ve merhametiyle) yücelten şey olduğunu göstermektedir. Mesih’i bu dünyanın yüceliğinden çok daha yüce gösteren şey, Pavlus’un Mesih’in varlığı için bu dünyayı vazgeçmekten memnuniyet duyuyor olmasıydı. Mesih, çektiğimiz acılarda ve ölümde böyle, işte böyle yüceltilmektedir.
Elbette bu, göz yaşlarımızı ve iniltilerimizi ortadan kaldırmaz. Şu sözler, Pavlus’un acı yaşamının bir parçasıydı: “Kederliyiz ama her zaman seviniyoruz.” (2. Korintliler 6:10). Önce biri, sonra diğeri değil. İkisi aynı anda. Keder, Pavlus’un gerçekçi olduğunu gösteriyor. Sevinçse İsa’nın yüce olduğunu gösteriyor.
Kendiniz Acı Çekene Kadar Beklemeyin
Amacım, insanların Tanrı’nın yüceliği için Ruh’un gücüyle Mesih’e iman ederek acı çekmelerine yardım etme çağrınızda sizi teşvik etmekti. Ana fikrimse şuydu: Acı dalgası insanların başlarının üzerinden vurmadan önce, onların ayaklarının altına yerleştirebileceğimiz en az beş temel taşı vardır.
Hizmetin tek hedefi bu değildir. Bu dünyada çekilen acılar için dua etmek ve bu acıları azaltmak adına çalışmak da son derece gereklidir. Ancak acıları azaltma yolunda göstereceğimiz tüm emeklere karşın, Tanrı bize şöyle demiştir: “Tanrı’nın Egemenliği’ne, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir (Elçilerin İşleri 14:22). Dolayısıyla, eğer insanlarımızın acılarının ortasında Mesih’i memnuniyetle yüceltmelerini istiyorsak, acılara hazırlık hizmeti şarttır.
Yazar: JOHN PIPER