Birkaç yıl önce, bir makale yazdım ve ailelerin çocukları için dua etmesi gereken yedi şey önerdim. Bu yedi şeyi kişisel olarak hâlâ faydalı buluyorum. Ancak bu önerileri yaparken, şöyle bir belirleyici nokta da eklemiştim:
Elbette, dua büyü değildir. Doğru şeyleri söylediğimiz sürece çocuklarımızın başarılarla kutsanacakları bir büyü değildir. Bazı ebeveynler çocuklar için içtenlikle dua ediyorlar ve çocukları da yetenekli önderler, akademisyenler, müzisyenler veya atletler oluyorlar. Diğerleriyse içtenlikle dua ediyorlar ancak çocukları ciddi bir engele veya hastalığa yakalanıyor ya da Tanrı yolundan uzaklaşıyorlar. Ya da diğer çocuklara kıyasla sosyal, akademik ve atletik anlamda daha çok bocalıyorlar. Gerçek şu ki, Tanrı tüm bu ailelerin dualarını cevaplamaktadır ancak bunu son derece farklı amaçlarla yapmaktadır.
Zaman geçtikçe, bu belirleyici nokta benim için daha da önemli hâle geliyor. Kutsal Yazılar’da daha fazla zaman geçirdikçe, tarihi daha çok okudukça ve yaşlandığımı daha çok fark edince, belirli bir noktada bazı şeylere ilişkin algılarıma da daha az güveniyorum.
Algılarıma Değil, Tanrı’ya Güvenmek
Müjdeci akım içerisinde birkaç hareketin yükseldiği ve düştüğünü görecek kadar çok yaşadım. Birçok önderin yükselişine ve düşüşüne tanık oldum. Yirmili yaşlarda Tanrı yolunda son derece gayretli olan, güçlü ve sağlam bir başlangıç yapıp otuzlarında veya kırklarında ruhsal anlamda önünü göremeyen, hatta bazı durumlarda tümüyle imanı terk eden kişiler gördüm. Ayrıca ruhsal anlamda hiçbir ilgisi olmayan ve bazı durumlarda ahlaksız olan gençlerin, ruhsal açıdan diri ve olgun yetişkinlere dönüştüklerini gördüm.
Aynı zamanda çocuklar yetiştiren ve onları yetişkinler hâline getiren anne babaları da yakından gözlemledim. İman dolu, dua eden anne babaların çocuklarının, ailelerinin imanlarını reddettiğini, imansız ailelerinin çocuklarınınsa yaşadıkları tüm acılara rağmen Mesih’i kucaklayıp O’nu izlediklerini gördüm. Bu beni ebeveynlerin imanının önemi konusunda şüpheye düşürmedi ancak beni bazı formüllere çok daha az bağımlı olmaya itti.
Üstelik belki hepsinden çok, kendimin yaşamım boyunca birçok farklı dönemden geçtiğini gördüm. İman ve heves dolu dönemlerim de oldu, “kıt imanlı” olduğum ve şevkimin azaldığı dönemler de (Matta 6:30). Karanlık depresyonla ve hatta iman krizleriyle de karşılaştım. Orta yaşlarıma doğru, kendimle ilgili bildiğim şeylerden biri “zayıflıklarla kuşatılmış” olduğumdur (İbraniler 5:2). Tanrı’ya her ne kadar güven konusunda sadakatsizlik ettiysem de, O’nun bana Sözü uyarınca sarsılmaz bir biçimde sadık kaldığına tanıklık edebilirim.
Evet, Tanrı’nın güvenilir olduğunu öğrendim ama algılarım tekrar tekrar güvenilmez durumda. Söz konusu insan olduğunda, buna kendim de dahil, bir şeyleri garanti görmemeyi öğrendim ya da daha doğrusu öğrenmekteyim. İsa bu noktada bir örnek teşkil etmektedir çünkü “İsa bütün insanların yüreğini bildiği için onlara güvenmiyordu” (Yuhanna 2:24-25).
Bu, çocuklarımız için dua etmek açısından son derece değerli bir derstir.
Ebeveynlik Beni Duaya İtti
Ben beş harika insanın babasıyım. Benim için harika olmalarının sebebi onların övünç duyacağım dehalar olmaları değil, onların insan olmaları. Gizemli tarihsel süreçte ve sayısız kuşağın genetik mirası aracılığıyla, Tanrı tarafından bizzat “müthiş ve harika yaratılmış” olan harika insanlar – ki eşimle ben de bu zincire en son katkı sağlamış olan kişileriz (Mezmurlar 139:14). Bazen durup yalnızca onları gözlemiyorum ve ne yaptıklarından ziyade ne ve kim oldukları beni şaşırtıyor.
Her biri bir birey. Birbirlerinden ve anne babalarından oldukça farklılar. Hepsinin kendine özgü mizaçları, güçlü yanları ve zayıflıkları, ilgi alanları ve yatkınlıkları var.
Birçok genç ebeveyn gibi, eşim ve ben de yolculuğumuza şu bilinçdışı varsayımla başlamıştık: Eğer “doğru” ebeveynlik yaparsak, çocuklarımız bizim gibi sancılı ve acılı süreçlere maruz kalmadan bizim benimsediğimiz her şeyi benimseyeceklerdi. Bana böyle düşünüp düşünmediğimi o dönemde sorsanız, bunu inkâr ederdim çünkü teorik bilgilerim daha iyiydi. Erken dönem iyimserliğini kenara koymak kolay olmuyor işte.
Ancak ebeveynlik beni önemli ölçüde alçalttı. Zayıflıklarım ve sınırlılıklarım bence en açık bir biçimde yaptığım babalıkta ortaya çıkıyor. Sonuç olaraksa babalık beni kendi beceri ve çabalarıma çok daha az güvenmeye ve Tanrı’nın benim için yaptıklarını çocuklarım için de yapacak güce sahip olduğu gerçeğine çok daha fazla bağımlı olmaya itti. Nitekim benim için bir lütuf işi gerçekleştirdi ve kendi anne babamın, bunun onların tüm zayıflıklarına ve sınırlılıklarına rağmen gerçekleşen bir şey olduğunu söyleyeceklerini biliyorum.
Çocuklarımdan ikisi bağımsız yetişkinliğe adım attılar ve üçüyse gençlik yıllarında. Yıllar geçtikçe, onların birçok farklı ruhsal gelgitten geçtiklerini gözlemledim. Aynı evde, imanlarını gözleri önünde aynı şekilde yaşayan aynı anne babalarla yaşadılar. Aynı kiliselere gittiler. Ama yine de, kendi ruhsal yollarında kendi hızlarında yürüyorlar.
Dileyin, Arayın, Çalın
İşte bir ebeveynin imanı da burada sınanıyor. Elbette çocuklarımızın Rab İsa’yı, büyük bedele sahip o gerçek İnci’yi tüm yürekleriyle, canlarıyla, zihinleriyle, güçleriyle gerçekten sevmelerini ve komşularını da kendileri gibi sevmelerini istiyoruz (Matta 13:45-46; Luka 10:27). Bunu olabildiğince erken yaşta yaşamalarını gerçekten istiyoruz.
Ama bunu öğrenmelerinin en iyi yolunu her biri için bilmiyoruz. Tanrı’nın kendisini çocuklarımıza açıklama yönündeki amaçlarını veya zamanlamasını bilmiyoruz. Ayrıca çocuklarımız söz konusu olduğunda da, Tanrı’nın kendi seçimindeki gizemli egemenliğine el uzatma yetkimiz yok (Romalılar 8:29-30).
Ancak Kutsal Yazılar’da ve hayatta benim gözlemleyip tecrübe ettiklerim bana şu iki şeyi öğretiyor: Tanrı güvenilirdir ve benim belirli bir noktada gördüğümü düşündüğüm şeyse, güvenilir değildir. Bunun anlamı da şu ki, şu anda bana teşvik edici gelen şey gelecekte tümüyle değişebilir veya şu anda bana teşvik kırıcı gelen şey de gelecekte tümüyle değişebilir. Bu nedenle, önceden yazdığım o makalede söylediğim şeyi hiç olmadığı kadar benimsemiş durumdayım:
Bu yüzden, çocuklarınız için dua edin. Eğer diliyor, arıyor ve kapıyı çalıyorsak, İsa, Baba’nın bize karşılığında en iyisini vereceğini vaat ediyor (Luka 11:9-13), bu iyi şeyin ne olduğu, kırk yıl boyunca belirgin olmasa bile.
Bu son söylediğim şey bana Peter Hitchens’ın iman hikâyesini hatırlatıyor (Peter, vefat etmiş olan Christopher Hitchens’ın kardeşidir). Peter kendisinin nasıl 15 yaşında dini inanç zincirlerini tümüyle attığını ve tam bir coşkuyla ateizmi benimsediğini, bu özgürlüğün bir beyanı olarak evindeki Kutsal Kitap’ı yaktığını anlatır. Sonrasında olgun yetişkinliğe doğru yavaş yavaş, beklenmedik bir biçimde, bir zamanlar tutsaklık olduğunu düşündüğü şeyin gerçek özgürlük olduğunu ve bir zamanlar özgürlük olduğunu düşündüğü şeyin aslında tutsaklık olduğunu ve bir zamanlar cehaletin karanlığı olarak gördüğü şeyinse aslında ışık olduğunu fark etmeye başlar. Eminim Peter Hitchens’i gençliğinde tanıyan hiç kimse böyle bir şeye ihtimal vermezdi.
Usanmayın
Bu nedenle, çocuklarımız için dua etmeyi bırakmayalım. Bir başkası için dua etmek (şefaat hizmeti), yaşam boyu çağrıldığımız bir hizmettir. Söz konusu insan olduğunda, bir şeylere kesin gözüyle bakmamalıyız. Eğer çocuklarımızın ruhsal durumu iyiyse, artık tüm tehlikeyi atlatmış değillerdir. Eğer ruhsal durumları kötüyse de, hikâyeleri henüz sonlanmamıştır. Dolayısıyla, “hiç usanmadan, her zaman dua” edelim (Luka 18:1).
Tanrı sadıktır. Sözü’nü asla boşa çıkarmaz. O’nun bize yapmış olduğu çağrıya sadık olalım ve evlatlarımız için Tanrı’ya sürekli olarak yakararak evlatlarımıza sadık olalım. Sonuç O’nun bilgeliği uyarınca ne çıkarsa çıksın, O böyle bir emeğin boşa gitmesine izin vermeyecektir (1. Korintliler 15:58).
Yazar: JON BLOOM