Dua yaşamınız nasıl?
Bu basit bir soru ama cevaplaması güç olabilir. Kulağa gelişi şöyledir: “Tanrı’ya olan irtibatın son günlerde nasıl?” Ama duygusal olarak şöyle gelebilir: “Yaşamının şu anki noktasında Tanrı’yla olan ilişkini bir özetleyiver.” Kutsal Kitap okumak, dua yaşamıyla kıyaslandığında çok daha açıktır ve daha “nesnel” (daha ölçülebilir) bir şeydir. Kaç sayfa okudun? Okuma planında ne kadar ilerledin? Hangi kitapları okumaktasın? Ne öğrendin? Ancak dua, bir Excel tablosuna bu kadar kolay bir şekilde sığdırılamamaktadır.
İster evli ya da bekâr, ister öğrenci ya da çalışan, isterseniz de genç ya da yaşlı olun, Tanrı sizin yaşamınızın duanın gücüne bağlı kalarak ilerlemesini istemektedir. Dua, yüreğinizi ve aklınızı ateşleyen şeydir. Yakıtınız kahve, yemek veya sosyal medya hareketliliği değildir; duadır. Her şeyden çok, duanızda ve duanız aracılığıyla Tanrı’ya ihtiyacınız vardır. Tanrı olmadan gerçek, kalıcı bir değer arz eden hiçbir şey yapamayız. Bunun anlamı da, dua olmadan gerçek, kalıcı bir değer arz eden hiçbir şey yapamayacağımızdır.
Ancak yine de, muhtemelen dua konusunda da tıpkı diğer konularda olduğu gibi huzursuz hissediyorsunuz. Dua, Hristiyan yaşamında aynı zamanda hem en önemli hem de en kafa karıştırıcı şey olabilir. İmanlılar için hem can kurtaran hem de kafa karıştırandır. Dua etmemiz gerektiğini biliriz ama yeterince dua etmediğimizi de biliriz. Ayrıca dua ettiğimiz sırada bunu her zaman doğru bir şekilde yaptığımızdan bile emin olamayız. Tanrı’dan bunu istiyor olmam doğru mu ki? Bu konuda hâlâ dua etmeli miyim ki? Neye ihtiyacım olduğunu biliyor muyum acaba?
Bilinçli, Kişisel Paylaşım
Kutsal Kitap bize dua konusunda tek bir küçük, basit resim veya model sunmamaktadır. İsa kendi örnek duasının (ki buna “Rab’bin Duası” diyoruz) asla dua yaşamımızın tek rehberi olmasını düşünmemiştir. Başlangıç için harika bir noktadır ama Tanrı’nın Sözü bize dua yaşamlarımız için bundan çok daha fazla malzeme sunmaktadır.
Dua nesnel bir şekilde gerçektir. Gerçek bir Tanrı, gerçek bir paylaşım, gerçek bir etkinlik ve gerçek cevaplar vardır. Ama aynı zamanda milyon sayıda şekli ve biçimi vardır. Günümüzün arasında saniyeler içinde de olabilir, koca bir gece boyunca saatlerce de sürebilir.
Dua, evrenin Tanrısı’yla olan bilinçli, kişisel bir paylaşımdır. “Dua yaşamınız nasıl?” sorusunun daha iyi bir şekli, “Tanrı’yla –O’nun Sözü aracılığıyla, günlük ihtiyaçlarında, gün içerisinde–bilinçli bir şekilde iletişim kurma zevkini tecrübe etmekte misin?” O’nunla olan ilişkin –bir kutucuğu işaretlemenin, acil durumlarda başvurmanın, kafanda ve yaşamında muğlak bir fikirden ibaret olmanın ötesinde– gerçek bir ilişki oldu mu? İmanın seni yüreğinde O’na bağlıyor mu? Kendine değil de O’na bel bağlamakta mısın?”
Peki sizin dua yaşamınız nasıl? Eğer (benim gibi) cevabınızdan memnun değilseniz, Tanrı’yla baş başa geçirdiğiniz zaman konusunda gelişmek için yedi yol mevcuttur.
1. Bir saat ve yer seçin.
Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde dua edebilirsiniz. İsa kuyunun başında kendisinin tek yapması gereken şeyin, tıpkı Eski Antlaşma’daki Tanrı’nın halkının yaptığı gibi yalnızca belirli bir yere gidip dua ve ibadet etmek olduğunu düşünen bir kadınla karşılaştı (Yuhanna 4:20). Ama İsa bu kadına şöyle der: “Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba’ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim’de tapınacaksınız … İçtenlikle tapınanların Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir” (Yuhanna 4:21-23). Artık belirli bir yerde değil, ancak Ruh’ta (Efesliler 6:18).
Ancak herhangi bir yerde dua etme özgürlüğü, genellikle hiçbir yerde dua etmemekle sonuçlanmaktadır. Kesinlikle yüreklerimizde herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda dualar uyandığında, doğal bir şekilde dua etmeliyiz (örneğin, iş yerindeki bir mola zamanında, bir sınavdan önce veya alışveriş kasasındaki kuyrukta). Ama yaşamlarımızın yakıtı duadır ve bu yüzden de duayı, bir kendiliğindenliğe terk etmememiz gerekir (arabalarımızın yakıtı söz konusu olduğunda böyle bir şey yapmazdık). Yalnız kalabileceğiniz istikrarlı bir zaman ve yer seçin. Evdeki sabah saatleri, uzun gidiş gelişler, öğle yemeği molası veya akşam saatlerindeki rahat bir zaman olabilir. Yer ve zaman, kişiden kişiye değişebilir. Nitekim bu, İsa’nın satın aldığı harika bereketlerden biridir. Ancak tüm kişisel farklılıklara rağmen, duanın sizin için bir istikrar arz etmesi şarttır. Ayrıca İsa, bunun istikrarlı bir şekilde yalnızken olması gerektiğini söylemektedir (Matta 6:6). Sadece yalnızken olmamalı, ancak istikrarlı bir şekilde yalnızken olmalıdır.
2. Konuşmadan önce dinleyin.
Tanrı’yla yalnız başımıza kalmaya zaman ayırmak, bazı kişiler için göz korkutucu olabilir. Sonuçta bugün birçok kişi için yalnız kalınan zaman –arkadaşların olmadığı, televizyonun olmadığı, telefonların olmadığı zaman– rahatsız edicidir. Burada her şeye gücü yeten Tanrı’yla konuşuyoruz. İhtiyacımız olan veya söyleyeceğimiz her şeyi zaten biliyor. Ne diyebiliriz ki?
Dua konusunda en başlarda öğrenmemiz gereken önemli bir şey, duanın gerçekten bir sohbet olduğudur. Tanrı kendi Sözü’nde bizimle nasıl konuşuyorsa, biz dua ederken de bizi aynı şekilde gerçekten dinlemektedir. Dua bize bazen sesli bir günlük tutmakmış gibi gelebilir ama karşımızda her zaman bizi işiten biri vardır. İsa şu vaadi vermektedir: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır” (Matta 7:7-8). Gerçek bir Sağlayıcı, gerçek bir Rehber ve gerçek bir Ev Sahibi karşımızdadır.
Günün birinde, Tanrı kendi Ruhu aracılığıyla bizim beklemediğimiz bir biçimde harekete geçmeyi veya “konuşmayı” seçebilir. Aklımıza bir şey getirerek, durumlarımızı değiştirerek, bir dost aracılığıyla bir şey söyleyerek bunu yapabilir. Ama Tanrı, bize kendisinin nasıl konuştuğunu, O’nun sesini güvenilir bir biçimde duyabileceğimiz tek yolu bize söylemiştir. “Kutsal Yazılar‘ın tümü Tanrı esinlemesidir” (2. Timoteos 3:16). Dua etmeden önce (tek bir ayet dahi olsa) Kutsal Kitap’tan bir şey okuyun. Tanrı’dan gelen o sözler, “diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar” (İbraniler 4:12).
John Piper şöyle yazar,
Kutsal Kitap ne de değerlidir! Bizzat Tanrı’nın sözleridir. İçerisinde Tanrı, yirmi birinci yüzyılda konuşmaktadır. Tanrı’nın doğrudan sesidir. Bu sesle, Tanrı mutlak gerçekle ve kişisel güçle konuşmaktadır. Bu sesle, kendi her şeyi aşan güzelliğini açığa çıkarmaktadır. Bu sesle, yüreklerimizin en derinlerindeki sırları açığa çıkarmaktadır. Hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir ses, Kutsal Kitap’ta duyduğumuz Tanrı sesi kadar yetkin değildir. (“The Morning I Heard the Voice of God”)
Duaya oturduğunuzda, önce Tanrı konuşsun. İlk söz O’nun olsun. O’nun diri ve etkili sözlerini kulağınıza koyun ve o sözler, sizin O’na vereceğiniz karşılığı şekillendirip ilham olsun. Eğer O’na ve yollarına dair yeni bir şey öğrenirseniz, bunu O’na söyleyin. Eğer ayetler kafanızda soru uyandırırsa, O’na sorun. Sonunda, günün meşgalelerine koyulabilirsiniz ama ilk olarak, O’na O’nun Sözü aracılığıyla ibadet ederek başlayın. İlişkiden zevk alın. Saygı ve korkuyla, oğul ya da kız olun ve iyi dinleyin.
3. Ruhsal olanı, durumsal olanın önüne koyun.
Genellikle insanlar bana benim için nasıl dua edebileceklerini sorduklarında, derhal o anda (tıpkı şu an olduğu gibi) herhangi bir beklenmedik ihtiyaç içerisinde olup olmadığımı değerlendirmeye koyulurum. Eğer bir şey bulamazsam da, ihtiyacı olan yakınlarımı düşünmeye başlarım. “Bu hafta babasını kaybetmiş olan iş arkadaşım için dua et.” Ya da, “Yine hastaneye yatan anneannem için dua et.” Bu kesinlikle yanlış bir şey değildir. Bu tür şeyler için dua etmemiz ve başkalarından da dua istememiz gereklidir. Ama bu zihniyeti tümüyle duaya taşıdığımızda, yalnızca fiziksel veya durumsal ihtiyaçlar için dua eder bir hâle gelebiliriz. Fiziksel ihtiyaçlar önemlidir ama bizim ruhsal-duygusal ve sonsuz ihtiyaçlarımızla karşılaştırıldıklarında, arka planda kalırlar.
Pavlus şöyle der: “Savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır” (Efesliler 6:12). Bu bizim hiçbir şekilde yiyecek, iş ya da kanser gibi fiziksel ihtiyaçlarımız konusunda zaman harcamayacağımız anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. “Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver” (Matta 6:11). Ancak bunun anlamı, yaşamın temelde görünmeyen gerçekliklerden ibaret olduğudur. Her günün sonunda, önemli olan şey fiziksel ve durumsal boyutta olanlar değil, ruhsal ve duygusal boyutta olanlardır.
Bu gerçeğin bizim dua yaşamlarımızda da ortaya konması gerekir. Her şey için ne kadar dua ediyorsak, ruhlarımız, sevdiklerimizin kurtuluşu, Müjde’nin yayılması ve Tanrı’nın yüceliğinin ve egemenliğinin vücut bulması için de o kadar dua etmemiz gerekir. Bu dualar, “gerçek” ihtiyaçlarımızın sonuna iliştirilecek dualar olmamalıdır. Bunlar bizim en derin ve en kalıcı ihtiyaçlarımızdır.
4. Şimdi durup dua etmekten korkmayın.
Duanın öncelik olması ve planlanması gerekir ama Mesih’te yeni kurulan özgürlüğümüzün ve merhametin güzelliği, duanın her an her yerde gerçekleşebilecek olmasıdır. Dua, iç köşenizde Tanrı’yla yalnız kalarak başlamalıdır ama asla orada kalmamalıdır. Duayı gününüzün geneline taşıyın. Yalnızca yemek öncesinden bahsetmiyorum. Dua arzusu duyduğunuz anda, fırsatı yakalayın. Bunu Ruh’un yönlendirişi olarak görün (Şeytan asla sizi duaya teşvik etmez).
Birkaç yıl önce, yolda bir arkadaşımla karşılaştım. Birkaç dakikalığına sohbet ettik. Sohbetin sonunda ona kişisel bir dua konum için dua edebilir mi diye sordum. Dua isteğimi aklına yazıp sonrasında evinde dua eder diye düşünüyordum. Şaşırtıcı bir şekilde, “Elbette! Şimdi dua edebilir miyiz?” diye sordu. İlk başta biraz garip geldi ama buradan önemli bir ders aldım. Bir kişi ve bu kişinin ihtiyacı için gerçekten dua edeceğinizden emin olmanın yolu, o kişi için hemen o anda dua etmektir. Yalnızca birkaç dakikanızı alır ve bir kişinin ihtiyacına cevap olmaktan öte, aynı zamanda sizi ve diğer kişiyi günün ortasında Tanrı’ya yöneltir. Bu, Her Şeye Gücü Yeten’le kısa ve beklenmedik (ve ihtiyaç duyulan) bir karşılaşma olabilir.
5. Dua halkalarınızı tespit edin.
“Dua halkaları” derken, insanların toplanıp halka oluşturdukları dua gruplarından bahsetmiyorum. Yaşamınızda odaklandığınız insan halkalarından bahsediyorum. Çevrenizdekilerin ihtiyaçları için dua etmeniz söz konusu olduğunda, bazı kişilere öncelik vermeniz gerekir (en azından genel istikrar olarak). Aksi takdirde, duanın d’sini bile etmezsiniz.
Ben sesli bir şekilde halkalar hâlinde dua ediyorum. Kendi ruhum için başlıyor, sonra eşim, sonra ailelerimiz, sonra küçük grubumuz ve kilisemiz, sonrasında ulusumuz ve son olarak da dünyada Müjde’nin ulaşmadığı bölgeler için dua ediyorum. Her dua edişimde her halkaya değinmediğim oluyor ama bu halkalar her sabah duama rehberlik ediyor.
Halkalar, bizi geçen gün karşılaştığımız yabancı için dua etmekten alıkoymamalıdır. Bunların tek amacı, yaşamınızda istikrar arz eden kişileri, istikrarlı bir biçimde duada gözünüzün önünde tutmaktır. Eğer dua etmek, birisi için yapabileceğimiz en önemli şeyse, programımızı bunu yaşamlarımızdaki en önemli insanlar için yapabilecek bir şekilde ayarlamamız gerekmez mi?
Halkalar hâlinde dua etmeyi deneyin ve bu halkalara dahil olmayan bir kişi için de dua etmekte istekli olun.
6. Ne istiyorsanız dileyin – ne istiyorsanız.
Dürüst olmamız gerekirse, çoğumuz dua yaşamlarımızda yeterince cesarete ve hayal gücüne sahip değiliz. Tanrı’ya sormaya istekli olduğumuz küçük bir rutin kutumuz var ve geri kalan şeyleri, yani sorularımızı, hayal kırıklıklarımızı veya hayallerimizi kendi üzerimize alıyoruz. Yaşamımızın küçük detayları için Tanrı’nın ilgisinin veya zamanının olmadığını varsayıyoruz. O’nun dünyada köleliğe mahkûm edilmiş olan 27 milyon kişinin olması ve daha milyonlarcasının günaha köle bir şekilde cehenneme doğru ilerlemesi gibi küresel kriz durumlarını çözdüğünü hayal bile edemiyoruz. Bu yüzden de daha orta seviyeli, vasat dileklerle yetiniyoruz. Bir şey için dua etmeden önce, o şeyin Tanrı’nın umursayacağı bir “ciddiyet” seviyesine gelmesini bekliyoruz ve O’nun önümüzdeki 24 saat içerisinde bir şey yapmayacağını düşündüğümüz şeyler içinse dua etmiyoruz. Böylece, kendimizi yaşamlarımızın ve dünyamızın devasa alanlarında, O’nun merhametinden ve gücünden yoksun bırakmış oluyoruz.
Bangladeş’teki Şeyh grupları içerisindeki 136 milyon erkeğin ve kadının kurtuluşu için dua edebilecek kadar hayal gücünüz var mı? Aralarında %0,0 Hristiyan var. Böyle bir şey Tanrı için çok mu büyük? “RAB için olanaksız bir şey var mı?” (Yaratılış 18:14).
Tanrı’ya Hindistan’daki (ve Minneapolis’teki) insan kaçakçılığını ve seks ticaretini bitirmesi için dua edebilecek kadar hayal gücünüz var mı? Dua ettiğimiz Tanrı, “bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir” (Efesliler 3:20). İsa şöyle der: “Bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘Buradan şuraya göç’ derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır” (Matta 17:20). Aynısını yalnızca dağa değil, seks kölesi ticaretine veya Japonya’da Müjde’nin ulaşmadığı 120 milyon insana da diyebilirsiniz. İsa’ya inanacak ve bu büyük şeyler için dua edecek miyiz?
Tanrı’nın iş yerinde veya çocuklarla geçen bir başka pazartesi gününü umursadığını düşünecek kadar imanımız var mı? Tanrı en küçük şeylere kadar, yüreğinizde ve yaşamınızdaki her şeyi umursamaktadır. Pavlus şöyle der: “Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin” (Filipililer 4:6). Buna falanca arkadaşınızla rastgele gerçekleşen sohbetiniz, bu geceki uykunuz ve bu ayki bütçeniz de dahildir. Herhangi bir şey, her şey ve her gün. Büyük dualar ve de küçük dualar etmekten korkmayın.
7. Bir kez daha dilemeye istekli olun.
İsa dua konusundaki teşvikimizin kırılacağını, özellikle de bir şeyleri çok uzun süre diledikten sonra Tanrı’nın bizi işittiğini veya cevap verip vermeyeceğini sorgulayacak duruma geleceğimizi biliyordu. Ama O, bizim cesaretimizi yitirmemizi veya pes etmemizi istemedi. Dilemeye, yalvarmaya, dua etmeye devam etmemizi istedi. İsa, elçilerine ilgisiz bir yargıç karşısındaki dul kadının hikâyesini anlatır. Yargıç, “Tanrı’dan korkmayan, insana saygı duymayan” biriydi. Kadınsa sürekli olarak yalvardı. Luka şöyle yazıyor:
“Yargıç bir süre ilgisiz kaldı. Ama sonunda kendi kendine, ‘Ben her ne kadar Tanrı’dan korkmaz, insana saygı duymazsam da, bu dul kadın beni rahatsız ettiği için hakkını alacağım. Yoksa sürekli gelip beni canımdan bezdirecek’ dedi.” Rab şöyle devam etti: “Adaletsiz yargıcın ne söylediğini duydunuz. Tanrı da, gece gündüz kendisine yakaran seçilmişlerinin hakkını almayacak mı? Onları çok bekletecek mi? Size şunu söyleyeyim, onların hakkını tez alacaktır. Ama İnsanoğlu geldiği zaman acaba yeryüzünde iman bulacak mı?” (Luka 18:4-8).
Dul kadın kendi kararlılığından dolayı, doğruluktan yoksun bir yargıç tarafından ödüllendirildi. Tanrı da kendisinden tekrar tekrar dileyen değerli oğullarına ve kızlarına çok daha fazla kulak vermez mi? Eğer doğruluktan yoksun yargıç bu kadını görmezden gelemediyse, göklerdeki Babamız bizi çok daha fazla işitmez mi?
Belirli bir ihtiyaç veya arzu için on yıllarca dua edeceğiniz fikrine odaklanmayın. Yalnızca bugüne odaklanın. Eğer Tanrı bir sonraki gün için size bir yük veya arzu verdiyse ve siz bunun gerçekten O’ndan olabileceğine inanıyorsanız, O’ndan bir kez daha dilemekte istekli olun. Teselli için, barışma için, sağlayış için, dönüm noktası için, kurtuluş için bir dua daha etmekte istekli olun. O hâlâ işitiyor. Biz hâlâ inanıyor muyuz? İsa şöyle diyor:
“Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanız’ın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?” (Matta 7:9-11)
Size taş vermez. Size yılan vermez. Sizi seviyor. Sizin için en iyisini biliyor ve sizi işitiyor. Dilemekten, tekrar dilemekten korkmayın.
Yazar: MARSHALL SEGAL