“Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz!” (Luk. 13:34)
Ağıt mezmurlarını düşünürüz ama İsa’nın ağıtını pek sık düşünmeyiz. Luka 13, Luka 19 ve Matta 23’te, İsa Yeruşalim için ağıt yakıyor. Kaybolan oğlu için ağıt yakan bir ebeveyn gibi, İsa da kaybolan İsrail için ağıt yakıyor. Sevdiğini kaybeden herkes, kendisini İsa’nın ağlayışla yaktığı ağıtla ve yoldan çıkmış çocuklarına sürekli hizmet edişiyle özdeşleştirebilir.
Luka 13:33, İsa’nın ağıtı için son derece kişisel bağlamı oluşturuyor: “Yine de bugün, yarın ve öbür gün yoluma devam etmeliyim. Çünkü bir peygamberin Yeruşalim’in dışında ölmesi düşünülemez!” Kötü ve kaybolmuş Yeruşalim, sadece diğer peygamberleri öldürmekle kalmıyor. İsa, Yeruşalim’de öldürülen peygamberlerin en önemlisi olacaktır.
Müjde’yi Merkez Alan Ağıt
Buna rağmen İsa, kendisini öldürecek olanlar için ağıt yakıyor! Bu hayal gücünün ötesindedir. Sizi en çok yaralamış insanı düşünün. Belki sizi haksız yere kovmuş olan patrondur veya size zalimce iftira atmış “dostunuzdur.” Belki size ihanet eden eşinizdir. Belki sizi cinsel, fiziksel ve duygusal olarak taciz eden kişidir. Ya da İsa’ya olduğu gibi, belki de kalbinizi sınırsızca kıran kayıp bir oğuldur. Kendi acımız için ağıt yakmak genel olarak kolaydır. Oysa İsa, onların günahı, uzaklığı, yitikliği için ağıt yakıyor. Bu, Müjde’yi merkez alan ağıttır.
İsa Mesih, Yuhanna 11:35’te Lazar için ağladı. Luka 19:41’de, Yeruşalim’e yaklaşıp kenti görünce ağladı. Peygamberleri öldüren bir kent için neden ağlanır ki? İsa ağlayarak şöyle dedi: “Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin” (Luk. 19:42). İsa, Baba’nın kayıp çocuklarını barıştırmaya geldi. Ancak Luka 15’teki kaybolan oğul gibi, İsrail’in kayıp çocukları da diri suların kaynağı olan Tanrı yerine sürekli dünyanın çatlak sarnıçlarını seçtiler. Bu nedenle, bugünkü ruhsal okumanın anahtar ağıtı şöyledir: “Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç
kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz!” (Luk 13:34).
İsa bu barıştırma görevinin kolay olmasını beklemiyordu. Bir tavuğun civcivlerini toplamasına hiç tanık oldunuz mu? Kedileri toplamak gibidir! Ancak İsa kaybolan çocukları ısrarla takip eder: “Kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim…”
İsa’ya Benzer Olmak
Kaybolan çocuk eve döndüğünde, onunla ilgilenmek ve sevinç gözyaşlarına boğulmak kolaydır. Ancak kaybolan çocuk her türlü barıştırma gayretine karşı koyduğu sürece onunla ilgilenmeye ve ona hizmet etmeye devam etmek hiç de kolay değildir.
Bizler acılarımızda İsa’ya benzer olabilir miyiz? Kalbimizi kıran ve kederimize neden olanlara ağıt yakıp ağlayarak, onlarla ilgilenip dua ederek hizmet edebilir miyiz?
Düşünün: Kim sizde derin yaralar açtı? Yirmi gün süresince sizi yas tutmanız için teşvik edip kederlenmenize fırsat verdim. Bugün sizi yaralayan insanlar için ağıt yakmaya teşvik ediyorum. Kedere neden olan kişi için bugünkü ağıt mezmurunuz (kaybınız için değil, diğer kişinin kaybolmuş hali için bir şefkat mezmuru) nasıl olurdu?
Düşünün: Tanrı’nın Ruhu, hayatınızda kedere neden olan kişi için hangi duaları sunmanız için harekete geçiriyor?
Yazar: BOB KELLEMEN