İnsandan korkmak tuzaktır ama RAB’be güvenen güvenlikte olur. (Özd. 29:25)
En iyi balıkçılar usta yalancılardır. Balık tutmanın amacı aldatmaktır. Balığı ona sunduğumuz şeyin gizli bir kanca değil de bedava bir yiyecek olduğuna ikna etmektir. Geçen yaz iki oğluma bu aldatma sanatını öğretiyordum. Solucanları kancaya geçirdikten sonra oltayı suya bırakıp bekledik. Balıklar birer birer yeme yaklaştılar ve şöyle düşündüler: Ne kadar rahat! Öğle yemeğini kovalamak gibi zor bir işi atlayıp bu lezzetli solucanı bedava yiyebilirim (balıkların düşüncelerini aktarma teşebbüsüm ancak bu kadar oluyor). Oysa rahat gibi görünen şey bir tuzaktı. Aldanan balıklar birer birer yeme atladılar ve yemeğin tadını çıkarmak yerine bizim yemeğimiz oldular.
Paniğe kapıldığımız zamanlarda davranışımızı, düşünce ve inançlarımızı ya da karakterimizi değiştirmeye ayartılırız. Başkalarının hakkımızda neler söyleyeceğinden, bize neler yapacaklarından ya da neler kaçıracağımızdan korkarız. Tıpkı balıkçının yemi gibi, insan korkusu bir şey vaat eder ama başka bir şey verir. Korku ayartısı kulağımıza fısıldar. Bundan
taviz vermenin hiçbir zararı yok. Arkadaşlarına uymak için onlara katıl. Tanrı’nın isteğini daha sonra yapacak bolca zaman var. Bu arkadaşların reddedişiyle yüzleşmek dayanılmaz bir şeydir. Haydi devam et. Tanrı seni bağışlayacaktır. Ancak ayartıya teslim olarak yemi yuttuğumuzda, aldatılmış olduğumuzu fark ederiz! İnsan korkusu, bize vaat ettiklerini vermek yerine bizi günahın tuzağına düşmüş ve sonuçlarına katlanmaya mahkûm bir durumda bırakır.
İnsan korkusunun alternatifi nedir?
Özdeyişimiz buna karşıt olan yanıtı veriyor. İnsan korkusunun alternatifi Rab’be güvenmektir. Tuzağa düşmenin alternatifi, güvenlikte olmanın özgürlüğünü bulmaktır. Ayetteki “güvenlikte” ifadesi, zararın ve tehlikenin erişiminden uzaklaştırılmış bir kişinin resmini çiziyor. İnsan korkusu bu özgürlüğün vaadini verir
ama bunu sadece bizi ölüme sürükleyen bir kancayı gizlemek için yapar. Yalnızca Tanrı verdiği her vaadi yerine getirir. Yalnızca Tanrı güvenimize layıktır.
Düşünün: Başkalarından korktuğunuz için ne zaman tuzağa takılıp bir derde düştünüz? Belki şu anda hâlâ o derdin içindesiniz. İnsan korkunuz o anda davranışınızı, düşünce ve inançlarınızı ya da karakterinizi değiştirmenin iyi bir fikir olduğuna dair ne gibi bir vaat verdi?
Düşünün: Tanrı’nın lütfuyla insan korkusuna hayır diyerek O’na güvenmenin verdiği güvenceyi ne zaman tattınız? O’na güvenme kararından önce ve sonraki deneyimi nasıl tasvir edersiniz?
Harekete Geçin: İnsan korkusunun tuzağına ne şekillerde düşme eğiliminiz olduğunu tespit ettiğinizde, şöyle sorabilirsiniz: “Tanrı’ya daha çok güvenmek isterdim ama nasıl?” Süleyman’ın Özdeyişleri 29:6 şöyle diyor: “Kötünün başkaldırısı kendine tuzak olur; doğru kişiyse ezgi söyler ve sevinir.” Kimse kendi başına doğru değildir. Bu anlamda hepimiz günahlarımızın tuzağına düştük. Ama Tanrı’ya güvenmemizin nedeni ve nasılı budur. Umudumuz kendi
doğruluğumuzda değildir. Doğruluğunun özgürlüğünde ezgi söyleyip sevinelim diye bizim günahımıza takılmaya razı olan İsa’dır. İnsan korkusuyla ayartıldığınız zaman, onun boş vaatlerine kıyasla İsa’nın kurtuluşunuzu gerçekleştirmiş olmasıyla birlikte yerine getirdiği vaatleri hatırlayın.
Yazar: ZACH SCHLEGEL