Hristiyan hedonistler, Tanrı’da sevinç arayışını yaşamın uğraşı hâline getirmeyi amaçlarlar. Bu da, yaşamlarımızı Tanrı’nın yüceliğine adamamızla ters düşmez çünkü biz Tanrı’da en çok ne zaman tatmin bulursak, Tanrı da en çok o zaman yüceltilir.
Ama Hristiyan hedonistlerin zamanla sevincimizin kaynağı hakkında “Tanrı’da” demekten daha fazlasını yapmaları gerekir. Herhangi bir “Tanrı” değildir. Eğer yüreğimizin tatminini gerçek Tanrı’da, var olan Tanrı’da, kendisini “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası” olarak açıklamış olan Tanrı’da bulmuyorsak (Romalılar 15:6; 2. Korintliler 1:3; 11:31; Efesliler 1:3, 17; Koloseliler 1:3; 1. Petrus 1:3), canlarımız derin ve kalıcı bir mutluluğa erişemez ve bu yaşamdaki (ve ebedi) gayemiz de gerçekleştirilemez.
Ancak bu Tanrı’nın tanımlayıcı özelliklerini nasıl biliriz? Bu Hristiyan Tanrı’yı, dünya üzerinde milyarlarca insanın önünde diz çöktüğü sahte ilahlardan ayıran şey nedir? Gerçek Tanrı olan Tanrımız’ın tanımlayıcı bir işareti veya tanımlayıcı bir anı var mıdır?
Tanrı’nın Tanımlayıcı Anı
Hristiyanlar için, bizim tanımlayıcı işaretimiz özel bir kişidir: İsa Mesih. Tanrı’nın bizzat, Nasıralı İsa kişisinde aramızda yaşadığına inanırız. Bizim etimize, kanımıza ve tam insanlığa bürünmüştür. Ezeli Söz, Üçlübirlik Tanrısı’nın ikinci kişisi “insan olup aramızda yaşadı” (Yuhanna 1:14).
Ama gerçek Tanrı bize yalnızca tanımlayıcı bir kişi değil, aynı zamanda tanımlayıcı bir an da vermektedir. Dört Müjde anlatısı Nasıralı İsa’nın 30 yaşından sonraki yaşamının bir zirve anına tanıklık etmektedir: O kendisinin olmayan günahlara karşılık acı dolu bir biçimde çarmıhta öldü ve üç gün sonra zaferle dirildi. İsa’nın yaşamının tanımlayıcı anı –Kutsal Cuma’dan Diriliş Pazarı’na kadarki zaman– bizim için Tanrı’nın tanımlayıcı anı olmuştur. Çünkü Oğlu’nun ölümü ve dirilişiyle, Tanrı bizim için, gerçek, derin ve kalıcı sevgi için gerekli olan en az üç paha biçilemez gerçekliği güvence altına aldı.
Her Şeye Gücü Yeten Gazap Kaldırıldı
Mesih’in çarmıhı olmadan, Hristiyan hedonizmi diye bir şey yoktur. Biz perişan günahkârlar olduğumuz ve Tanrı yıkılmaz bir mutluluğa sahip olan Tanrı olduğu için, Tanrı bizim kaldıramayacağımız şeyi kaldırmak üzere harekete geçmediği sürece gerçek sevinci asla tadamayız. Bu da, bizimle O’nun arasında engel teşkil eden günahtır. Günahın doğası bizzat Tanrı’nın sevincine ve bizim O’ndaki sevincimize karşı bir başkaldırıdır. Tanrı’nın kendi sevincinin tabanı ve tavanı kendisi olduğundan (O’nun önünde O’ndan başka tanrı yoktur), günah yalnızca bir engel değil, bir saldırıdır.
Dolayısıyla, eğer kendi halkı için dolu ve kalıcı sevinci mümkün hale getirecekse, Tanrı’nın bizzat güvence altına alması gereken ilk paha biçilemez gerçeklik, O’nun bizim günahımızdan ötürü bize karşı olan haklı gazabının kaldırılmasıdır. Bunu da, kendi Oğlu’nun “antlaşma kanını” sağlaması aracılığıyla yapmaktadır (İbraniler 10:29).
Öldüğü gece İsa, eline kâseyi aldı, şükretti ve şöyle dedi: “Bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır” (Matta 26:28; Markos 14:24; ayrıca 1. Korintliler 11:25). Eski zamanlarda, resmi mutabakatlar (antlaşmalar) çoğunlukla her iki tarafın da sadakat yemini ederek kan dökmesi (hayvan kanı) ve sözleşmenin ciddiyetini göstermek için kanı kendilerine sürmeleri gerekirdi. Bu tören özünde şu mesajı veriyordu: “Bu antlaşmanın koşullarına uymazsam, benim kanım da böyle dökülsün.” Musa’yla yapılan antlaşma, Kutsal Yazılar’da bu tür bir iki-taraflı antlaşmanın örneğidir. Kan dökülüp hem halka serpilmiş, hem de Tanrı’yı simgeleyen sunağa serpilmiştir (Mısır’dan Çıkış 24:3-8).
Ama bütün antlaşmalar her iki tarafın da kanının dökülmesiyle (sembolik anlamda) başlatılmadı. Örneğin, Tanrı Avram’la bir antlaşma yaptığında, tek başına antlaşma kanını üstüne aldı. Avram uyurken, Tanrı sununun içinden geçti (Yaratılış 15:7-21). Böyle yaparak, aslında şunu dedi: “Benim Tanrı olduğum nasıl kesinse, sana olan vaadim de kesinlikle gerçekleşecektir. Bu sana bağlı değildir. Kesinlikle yapacağım.”
İsa’nın kanının dökülmesiyle başlatılan Yeni Antlaşma, Avram’la yapılan antlaşma gibidir, Musa’ya yapılan gibi değildir. Tanrı beden alan Oğlun’da bizzat Yeni Antlaşma kanını döker ve böylece kendi halkına karşı olan haklı gazabını kaldırır ve kendisine ait olanlar için sonsuz beğenisini güvence altına alır. Antlaşma kanı hâlihazırda dökülmüştür. Tanrı’nın Mesih’te olanlara yönelik gazabının kaldırılışı kesindir.
Ama İsa’nın satın aldığı bu maliyetli şeyde, dahası gereklidir ve dahası vardır.
Verilen Yeni Yürek
Mesih’in çarmıhı ve antlaşma kanının dökülmesi yalnızca bizim için sevinç imkânını satın almamış, aynı zamanda sevinç yüreğini de satın almıştır. Antlaşma şartları altında yeni bir yürek yalnızca mümkün değil, olmazsa olmazdır. Günahımızın sorunu yalnızca dışsal değil (Tanrı’nın gazabının kaldırılmasını gerektirir), aynı zamanda içseldir (içimizde yeni bir yürek gerektirir). Günah ruhlarımızı zehirlemiştir. Tanrı’dan zevk alabilmek için, yeni yüreklere ihtiyacımız vardır ve bu yeni yüreğin, Mesih’teki Yeni Antlaşma’nın açık vaadi olduğunu görüyoruz. Mesih’ten altı yüzyıl önce Tanrı, Yeremya aracılığıyla şunu vaat ediyor:
“Ama o günlerden sonra İsrail halkıyla yapacağım antlaşma şudur” diyor RAB, “Yasamı içlerine yerleştirecek, yüreklerine yazacağım.” (Yeremya 31:33)
Sonrasında Hezekiel aracılığıyla, şöyle bildiriyor: ”Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim” (Hezekiel 36:26).
Çarmıh gerçeği sevinç arayışımızın kıyıdaki bir unsuru olamaz çünkü Mesih’in bizim için satın aldığı “yeni bir yürek” olmadan (ve “taştan yürek” yerine “etten yürek” koyulması olmadan), sonsuz perişanlıktan kurtulabiliriz ama dolu ve kalıcı sevince henüz kavuşturulmamışızdır.
Yeni yüreklerimizin ötesinde, Mesih’in canı pahasına satın aldığı bir diğer can alıcı gerçeklik daha vardır.
Açıklanan Yeni Yücelik
Yalnızca sevinç temeline değil (kaldırılan gazapta ve verilen yeni yürekte), aynı zamanda içinde sevinç bulacağımız bir yüceliğe ihtiyacımız vardır. Çarmıhta, aynı anda iki şey oldu: Mesih hem Yeni Antlaşma’nın sevincini güvence altına aldı (kendi kanıyla), hem de sevincimizi satın alırken, sevincimiz en yüce nesnesi hâline geldi.
Elçi Pavlus 2. Korintliler 4:4’te, Tanrı’nın bizim (yeni) yüreğimizin gözlerini açtığı ışığın “Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Müjde’nin ışığı” olduğunu söyler. Hristiyan Müjdesi –Mesih’in yüceliğinin Müjdesi olarak– yalnızca bizim en dolu ve zengin sevincimizi elde etme mekanizması veya aracı değil, aynı zamanda o sevincin nesnesi ve odağıdır. Çarmıha gerilmiş Tanrı-insan ve kendisini çarmıhta günahkârlar için sunarak yücelikle yukarı kaldırılan Mesih (Yuhanna 8:28; 12:32), “görünmez Tanrı’nın görünümü”dür (Koloseliler 1:15).
Çarmıh, Tanrı’nın tanımlayıcı anıdır. Orada Tanrı, çarmıha gerilmiş (ve dirilmiş) olan Oğlu’nu bizim sonsuz sevincimizin odağı ve nesnesi olarak ortaya koyar. Ya da Pavlus’un bir cümle sonrasında tekrar ifade ettiği gibi, “Tanrı, İsa Mesih’in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı” (2. Korintliler 4:6). Tanrı’nın yüceliğini görmek için gözlerimiz nerede olmalı? Oğlu’nun çarmıha gerilmiş (ve dirilmiş) olan yüzünde. İsa’ya bakarız. Gözlerimizi, bizim sevincimizi güvence altına aldığı aynı eylemle birlikte yüce Hazinemiz olmuş olan Kişi’ye çeviririz.
Çarmıhın Sevinci
“Tanrı’nın yüceliğine erişmek umuduyla övünmek” (Romalılar 5:2), yüceliğine kavuşmak için kendisini boğazlanmaya teslim etmiş olan Tanrı-insanda sevinmektir. “Mesih İsa’yla övünmek” bu demektir (Filipililer 3:3). Tanrı insan yüreğini yalnızca Tanrı’da değil, aynı zamanda insan olmuş olan Tanrı’da tatmine kavuşması için yarattı. Üstelik yalnızca Tanrı-insanda da değil, aynı zamanda bizden biri olup bizim için kendini feda eden Tanrı’da bulmamız için yarattı. Hristiyan hedonistlerin övünç ve sevinç duyduğu Tanrı yüceliği (hem şimdi hem de gelecek çağda), bize Oğlu’nun kimliğinde ve yaptıklarında açıklanan bizzat Tanrı’nın yüceliğidir.
Çarmıhın ağır bedelinin satın aldıklarına, Tanrı’nın gazabının kaldırılmasının ve derin ve kalıcı sevinç yetisine sahip yeni bir yüreğin sağlanmasının dahil olması muazzam değerlidir. Ama çarmıh daha da fazlasını yapmıştır: Bizi Tanrı’nın kendisine götürür. “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı’ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü” (1. Petrus 3:18). Ayrıca bizler gelirken, “Tanrı’nın sağında oturmuş” olarak kimi buluruz (İbraniler 1:3)? Tanrı’nın kendi sağında oturtmuş olduğu, bizim için sonsuz sevincimizin nesnesi ve odağı olmuş olan yüceltilmiş Oğlu’ndan başkasını değil.
Çarmıh kendi başına dünya tarihindeki en korkunç, en adaletsiz olaydı. Ama Hristiyan hedonistler olarak kendi utançtan uzak sevinç arayışımızda çarmıhı es geçmeyiz. Geçemeyiz. Aksine, özellikle çarmıha döneriz. Yaşadığımız bu hüsran ve ölüm dünyasında, kendi Oğlu’nun korkutucu ölümü aracılığıyla bizim sevincimizi güvence altına almasının Tanrı’nın gözünde nasıl doğru olduğunu görürüz.
Çarmıhta, Tanrı’nın tanımlayıcı anını buluruz. Orada yalnızca sevincimiz önündeki mutlak engeli kaldırmakla ve bizim için yeni bir sevinç yüreğini güvence altına almakla kalmamış, aynı zamanda bizim sevincimizi güvence altına aldığı bu eylemle, sevincimizin en yüce nesnesi olmuştur. Yalnızca Mesih’te ve Mesih aracılığıyla, mezmur yazarına şu sözünde eşlik edebiliriz: “Yaşam yolunu bana bildirirsin. Bol sevinç vardır senin huzurunda; sağ elinden mutluluk eksilmez” (Mezmurlar 16:11).
Yazar: DAVID MATHIS