“Yücelerden doğan Güneş, karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere yardımımıza gelecektir.” (Luk. 1:79)
İsa yüce tahtını daha fazla yücelik için değil, bozulmuş bir dünya için bıraktı (bkz. Yu. 1:1-18). Bozulmuş insanların soyundan dünyaya geldi, ahlaksız olarak algılanan bir anne ve baba aracılığıyla doğdu, mütevazi bir yemlikte, karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayan insanlar için dünyaya geldi. Mesih’in doğuşunu sergileyen o kırsal ve güzel görsellerin tümü, Mesih’in doğumunun acıyla, utançla, kayıpla ve kederle dolu olduğu gerçeğini gizlemektedir.
Kutsal Kitap gerçek ve açıktır. Müjde kitapları baştan sona günaha düşmüş bir dünyanın gerçekliğini ortaya koyar. İsa’nın Matta kitabında yer alan soyağacı, kendisini korumak için karısını bir başka adama vermeye razı olan İbrahim’i kapsar. Geliniyle yatan kayınbabayı, Yahuda ve Tamar’ı kapsar. Fahişe Rahav’ı kapsar. Katil ve şehvet dolu Davut ve zina
ettiği evli kadını kapsar. Yedi yüz karılı ve üç yüz cariyeli Süleyman’ı kapsar. Kahraman olarak övülen bu şahıslar bile ciddi, utanç verici günahlar işlediler. Günaha düşmüş dünyanın gerçekliğini çok daha acı verici bir açıklıkta ortaya koydular. Örnek aldığımız kişiler dahi utancın lekesinden kaçınamamaktadırlar!
Üstelik Yusuf ve Meryem’in maruz kaldığı (sahte) utanç var. “Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi” (Mat. 1:19). Ardından handa ailesine yer olmadığından Krallar Kralı’nın bir yemlikte doğmuş olması var (bkz. Luka 2:7). O’nun mütevazi soyu ve doğumu alay ve
imansızlık nedeniydi. “Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka öğretmeye başladı. Halk şaşıp kalmıştı. ‘Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor?’ diyorlardı. ‘Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O’nun kardeşleri değil mi?’” (Mat. 13:54-55). İsa Bilinmeyenköy’de yaşayan önemsiz bir ailede dünyaya geldi.
Karanlıkta Işık Saçmak
Zekeriya, İsa Mesih’in geldiği bozulmuş dünyayı iyi bir şekilde özetliyor: En Yüce Olan diye çağrılacak olan çocuk, “karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak için” İsa Mesih en mütevazi insanların arasında dünyaya geldi (Luk. 1:79).
Her gün karanlıkta –bir başka kilisenin daha bölünmesinin karanlığı, imandan ayrıldığını söyleyen yetişkinliğe erişmiş bir çocuğun karanlığında– yaşarız. Her gün kendi ölüm gölgemizden –işten çıkarılmanın, başımızdaki bir sağlık krizinin, bir eşin pornografi alışkanlığının ortaya çıkmasının gölgesinden– geçeriz.
Ne var ki, Dünyanın Işığı olan İsa, bizi aydınlatmak ve “ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere” karanlık dünyamıza girdi (Luka 1:79). Kutsal Kitap numara yapmaz, İsa da öyle. Her şeyi unutsanız dahi İsa’nın bozulmuşluğu anladığını unutmayın.
Kutsal Kitap asla kaybınızı inkâr etmenizi ya da kederinizi bastırmanızı istemiyor, İsa da öyle. Unutmayın, kederlenmek normaldir.
Aynı zamanda, Kutsal Kitap bizleri asla umutsuz bırakmıyor, İsa Mesih de öyle. Acılarımızın ortasında İsa bize ışık (kederimize ve kaybımıza sonsuzluğun bakış açısını) ve esenlik (utanç ve umutsuzluğun içerisinde esenlik ve sağlamlık) sunuyor. Unutmayın, umut etmek ve iyileşmek mümkündür.
Düşünün: İsa Mesih bozulmuşluğu anlıyor. İsa Mesih’in doğduğu dünyanın bozulmuşluğu, sizin ruhunuzun bozulmuşluğuna nasıl dokunuyor?
Düşünün: Acı çekmek ve kederlenmek normaldir. Kutsal Kitap ve İsa size kederlenmek için izin veriyor. Ölüm gölgesi vadisi hakkındaki kederinizi ifade etseniz, neler söylerdiniz?
Düşünün: Umut etmek ve şifa bulmak mümkündür. Bugün utanç ve umutsuzluk duygularının ortasında Mesih’in sonsuz bakış açısına ve her gün yenilenen esenliğine sahip olmak sizin için nasıl olurdu?
Yazar: BOB KELLEMEN