Samuel şöyle karşılık verdi: “RAB kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir.” … Bunun üzerine Saul, “Günah işledim! Evet, RAB’bin buyruğunu da, senin sözlerini de çiğnedim” dedi, “Halktan korktuğum için onların sözünü dinledim.” (1.Sa. 15:22, 24)
Saul, İsrail’in ilk kralıydı. Onun taç giyme töreni –kendisi bu sorumluluğu kabul etmekte isteksiz olduğu ve hatta bundan saklanmaya çalıştığı halde– ulusun tarihinde önemli bir dönüşüme işaret ediyordu. Ancak Tanrı, Saul’a kendi Ruhu’nu verdi ve ona iyi bir şekilde yönetmesi için gereken her şeyi sağlayacağını vaat etti. Saul’un yapması gereken tek şey Tanrı’dan korkmak ve O’nun buyruklarına uymaktı. Eğer böyle yapsaydı, Tanrı iyilik vaat etmişti (1.Sa. 12:14).
Saul yönetmeye başlayalı fazla zaman geçmemişti ki, Tanrı onu Amaleklilerle savaşa çağırdı ve her şeyi yok etmesini söyledi. Saul hayvanların en iyilerini kendisine sakladı ve sadece değersiz ya da niteliksiz olanları yok etti. Bu kısmi itaat, aslında itaatsizlikti. Saul’un 1. Samuel 15:24’teki itirafı insan korkusunun nasıl işlev gördüğünü bize gösterir. Tanrı’ya neden itaatsizlik etti? Çünkü “halktan korktu ve onların sözünü dinledi.”
Neyden korkuyorsak, ona itaat ederiz.
Kutsal Kitap’a göre korku, korku hissine kapılmaktan daha fazlasıdır. İnsan korkumuz kesinlikle bunu da içerir ama aynı zamanda insanlara hürmet etmek, onlara ihtiyaç duymak ya da kararlarımızın onlar tarafından kontrol edilmesine izin verecek derecede onların düşüncelerine değer vermeyi de içerir. Neyden korkuyorsak, ona itaat ederiz. Sonuç olarak, insanlardan korkmak bir ibadet konusudur. Her insan yüreği daima bir şeye tapınır. Nitekim biz ibadet etmek, tapınmak için yaratıldık (bkz. Yşa. 43:7; Yu. 4:20-24)!
Asıl soru şu: Biz kime tapıyoruz – Tanrı’ya mı insanlara mı? Sprite’ın sloganı şöyledir: “Susuzluğuna itaat et.” Bu içecek reklamı teoloji yönünden oldukça doğru bir sonuca varıyor. Bizim değer verdiğimiz şeyler, aslında kaybetmekten ya da asla erişememekten korktuğumuz şeyleri ortaya koyar. Onlar olmadan yaşamayı hayal edemeyiz. Bu nedenle de korku kararlarımızı yönlendirir ve bizi harekete geçirir. Bir sporseverin takımının maçını izlemeye kiliseye katılmaktan daha büyük öncelik vermesinin nedeni bu değil midir? Dostumuzla Müjde’yi paylaşmayı reddetmemizin sebebi onun bize nasıl bir karşılık vereceğinden korkuyor olmamız değil midir? İyi şeyler uğruna riske atılmaya isteksiz olmamızın sebebi, becerememekten korkuyor olmamız değil midir? Böyle anlarda Tanrı’dan daha başka bir şeye karşı susuzluk çeker ve o şeye değer veririz. Neyden korkuyorsak, ona itaat ederiz.
Düşünün: İnsanların beğenisini kazanmak ya da korumak amacıyla Tanrı’ya hangi alanlarda itaatsizlik etmek için ayartılıyorsunuz?
Düşünün: İsa, “Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır” dedi (Mat. 6:21). Kaybetmekten ya da asla elde edememekten korktuğunuz ne gibi şeyler olduğunu düşünün. Korkularınız değer verdiğiniz ya da tapındığınız şeyler hakkında neleri açığa çıkarıyor?
Harekete Geçin: İnsan korkumuzu alt etmenin hiçbir püf noktası ya da kestirme yolu yoktur – bu, sıkı çalışmaktan geçer! Tanrı’nın Ruhu’nun, O’nun iyiliğini ve yüceliğini tatmamız ve görmemiz için bize yardımcı olmasına ihtiyacımız var. Öyle ki, O’nu daha fazla arzulayalım. Tanrı’yı Kutsal Kitap’ın sayfalarında görürüz ve yüreklerimizi duayla O’na dökerek O’na bel bağlarız. Tanrı Sözü’nün tamamı bize O’nun kim olduğunu gösterir ama eğer başlayacak bir yer arıyorsanız, Mezmurlar 103, Yeşaya 40:6-31 ya da Koloseliler 1:15-23 gibi metinler üzerinde düşünmeye vakit ayırın. Sonra dua edin! Tanrı’nın gözlerinizi açmasını dileyin. O’nun iyiliğini tatmanıza ve görmenize yardımcı olmasını, O’na
daha çok değer vermeniz için yüreğinizi değiştirmesini dileyin.
Yazar: ZACH SCHLEGEL