Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir. (Yak. 1:14–15)
Günah nereden geliyor?
Bugünkü metne rehberlik eden ayet, Tanrı’yı (ya da buradan çıkarımla başka birini veya başka bir şeyi) günahımız için suçlamamamız gerektiğini söylemektedir. Onun yerine suçlamamız gereken kişi kendimizden başkası değildir. Yakup burada günahın ilerleyişini ana hatlarıyla ortaya koyan bir çıkarımda bulunuyor. Günah kötü bir arzuyla başlıyor. Arzu- larımız durağan ya da pasif değildir; bize etkin bir şekilde kanca takarak bizi sürüklerler. Gebe kalan günahlı arzularımız kötü davranışlarla sonuçlanır. (Günah sözcüğünü, muhtemelen günahın sürece ilk kez girdiği andan söz etmek için değil, günahlı sözleri ve eylemleri ifade etmek için kullanıyor. Yani, sürecin tamamı günahlıdır.)
Sonuç? Ölümdür. Yakup’un sonsuz ruhsal ölümden mi, geçici fiziksel ölümden mi, yoksa Tanrı’nın hoşnutsuzluğuna ya da günahın sonuçlarına katlanmak gibi ölüme benzer bir deneyimden mi söz ettiğini bilmiyoruz. Ölümün hangi türünden söz ederse etsin, Tanrı’nın benzeyişinde olan biz- ler için bu, O’nun asıl tasarısının bir parçası değildi.
Günahlı öfke ve sonucunda gelen ölüm, yüreklerimizde başlar.
Kutsal Kitap’ın sağladığı bakış açısı olmaksızın insanları anlama ara- yaşında olan kültürümüz, öfke için sığ açıklamalar sunar. Bazı insanlar suçu geçmiş travmalarında, ebeveyn suistimalinde, bozuk aile dinamiğinde bulur. Bazıları şimdiki zorlukların, yani karşılanmayan “duygusal ihtiyaçların”, diğer öfkeli insanların, yol yapım çalışmalarının kendilerini öfkelendirdiğini iddia eder veya öfkelerinin aşırı yorgunluk, beyindeki dengesizlikler, hormonsal bozukluklar ya da bedensel özürler gibi fizyolojik etkenlerden kaynaklandığını söyler. Diğerleri insanlara kötü örnek oluş- turan öfkeli atletler, aktörler, politikacılar gibi kötü örneklere işaret eder. Bazıları öfkenin kökünün doğrudan şeytani etkinliğe bağlı olduğunu ifade eder.
Kutsal Kitap ıstırabın bu türlerini kabul eder ve şefkatli bir sesle konu- şur. İnsanlara yalan söyleyen ve aldatan gerçek bir iblis vardır. Dış varlı- ğımız harap olmakta, hastalıklar ve hormonsal değişimler günaha fırsat vermektedir. Hem geçmişte hem de şu ana bizi yüzüstü bırakan, yaralayan ve kötüye kullanan insanlar vardır. Üstelik Kutsal Kitap, bu etkenlerin bi- zim üzerimizde muazzam bir etki yaratabileceğini kabul eder. Bunlar bizi ayartır, kışkırtır, öfkeyi kolaylaştırır ve özdenetimi zorlaştırır.
Ancak bunların nedeni kışkırtmalar değildir. Sizi iş arkadaşınıza bağırtıp çağırtan Şeytan değildi. Kızgın babanız öfkenize neden olmadı. Fiziksel rahatsızlığınız sizi çıldırtmaz. Çocuklarınız sizi delirtmez. Kutsal Yazılar yukarıdaki açıklamaların varsaydığı aşırı basitleştirmeye, kader- ciliğe ve insanın rolünü yok sayma eğilimine direnir. Öfkemizin nedeni içimizdedir. Tanrısal sureti taşıyan insanlar olarak bizler edilgen maki- neler değil, Tanrı’ya etkin bir şekilde hesap verme yükümlülüğü taşıyan kişileriz. Diri Rab’bin önünde faal olarak seçimler yapan, sorumlu ve özgür kişileriz. Ancak ve ancak günahımızın sorumluluğunu üstlendiğimiz zaman Tanrı’nın lütfuna ve bağışına, O’nun Ruhu’nun değiştiren gücüne kavuşabiliriz.
Tanrı’ya Övgüler Olsun
Düşünün: Kültürünüzün (aileniz ve dostlarınız da dahil olmak üzere) öfkeden nasıl söz ettiğini dikkatlice dinleyin. Çoğunlukla Kutsal Kitap’a uygun düşmeyen mazeretler, akıl yürütmeler ve kendini kandırmacalar duyacaksınız. Bunlar bizi sadece suç at- malara itmekle kalmaz, aynı zamanda bizleri tutsak eder. Öfkeniz için sığ bir açıklamaya sizin de kandığınız oldu mu?
Harekete Geçin: Öfkeniz için yukarıdaki mazeretlerden birini uydurma ayartısıyla karşılaştığınızda Yakup 1:14-15’i hatırlayın. Yalanlara direnin, Tanrı’nın sizi bağışlamasını ve size yardımcı olmasını dileyin.
Yazar: ROBERT D. JONES