Onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı, şükretti ve ekmeği bölüp onlara verdi. O zaman onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar. (Luk. 24:30–31)
Yolculuğumuzun sonuna yaklaşırken, İsa’nın kederli takipçilerinin O’nunla birlikte gerçek anlamda yolculuk yaptığı Emmaus yoluna kısaca göz gezdirelim. Bu gerçek yolculuğa rağmen… en azından ilk başta O’nu tanımadılar.
Kiminle konuştuklarını bilmeden, cumadan pazara kadar olup bitenleri İsa’ya özetlediler. İsrail’in kurtuluşu için umutlarının İsa olduğunu açıkladılar. Ancak İsrail’in Umudu orada, yanı başlarındaydı! Peki onları körleştiren neydi?
İsa bunu bize anlatıyor: “Sizi akılsızlar! Peygamberlerin bütün söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! Mesih’in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?” (Luk. 24:25-26). Bu iki yolcunun, Onikiler’in, İsa’yı izleyen kalabalıkların, Yahudi görevlilerin ve Çarmıh Haftası’ndaki kalabalığın gözleri aynı şekilde bağlanmıştı. Hiçbiri acı çeken bir Kurtarıcı’yı kavrayamıyordu.
Benliğimizde, bir yücelik teolojisinin peşinden gideriz. Bu teoloji, yanlış bir şekilde İsa’nın bize şu anki acılardan bağımsız bir yücelik, sağlık ve bolluk vaadi verdiğini öğretir. Bu sahte teoloji bizi hayal kırıklığına uğratır ve kayıplar üzerimize çöktüğünde, bizi umutsuzluğa boğar.
İsa bir çarmıh teolojisi öğretir.
Oysa İsa bir çarmıh teolojisi öğretir. Mesih’in yüceliğe kavuşmadan önce acı çekmesi gerekiyordu. Musa ve tüm peygamberler acı çeken Mesih’i bildirdiler.
En sevdiğim Kutsal Kitap öğretmeni sık sık şöyle derdi: “Eğer Mesih’teyseniz, tüm deneyim için O’ndasınız. Sadece yücelik için değil, acı çekmek için de.” Romalılar 8:16-17’nin mesajı budur. “Ruh’un kendisi, bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı’nın çocukları olduğumuza tanıklık eder. Eğer Tanrı’nın çocuklarıysak, aynı zamanda mirasçıyız. Mesih’le birlikte yüceltilmek üzere Mesih’le birlikte acı çekiyorsak, Tanrı’nın mirasçılarıyız, Mesih’le ortak mirasçılarız.”
Acı çekmek korkunçtur ama en korkunç acı, Şeytan’ın yalanına inandığımız için Tanrı’nın iyiliğinden kuşkulandığımız zaman gelir: “Tanrı senin için yalnızca iyi şeyler vaat etti. Kötü şeyler oluyor. Demek ki Tanrı’ya güvenemiyorsun!” Bu yalana karşılık olarak, Tanrı’nın Sözü’ndeki Tanrı’nın Oğlu, acı çeken Kurtarıcımız hakkındaki gerçekte köklenmeliyiz. Bu nedenle İsa, “Kutsal Yazılar’ın hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı” (Luk. 24:27). Bu nedenle onlar birbirlerine şöyle dediler: “Kutsal Yazılar’ı bize açıklarken yüreklerimiz nasıl da sevinçle çarpıyordu, değil mi?” (Luk. 24:32). Unutmayın, Tanrı’nın ağzından çıkan her bir sözle yaşıyoruz (bkz. Mat. 4:4).
Teoloji önemlidir. Gerçek önemlidir. Kutsal Kitap’ın acı çeken Kurtarıcı’yla ilgili mesajı bizim acılarımızda önemlidir. Bu iki öğrencinin nasıl aydınlandığına bakın: Onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı, şükretti ve ekmeği bölüp onlara verdi. “O zaman onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar” (Luk. 24:31). Ekmek bölündüğü zaman, Rab’bin Sofrası sırasında, Mesih’in kanının nasıl döküldüğünü ve bedeninin kendileri için nasıl kurban olduğunu andıkları sırada ışığı gördüler.
Çarmıhı merkez alan bir mercek (bakış açısı) bizim tek umudumuzdur. Hayatın tümünü ve özellikle de acılarımızı, Mesih’in bizim yerimize acı çekmesinin ışığında görmeli ve yorumlamalıyız.
Düşünün: Kederi yorumlamak, hayata çarmıhı merkez alan bir mercekle bakmak demektir. Ruhsal okumalarımızdaki çarmıh merkezli dersler arasında, hangisinin keder yolculuğunuzda size en çok yararı dokundu? Nasıl? Neden?
Düşünün: Müjde kitaplarında keder bağlamına uyguladığımız metinlerden hangileri sizin için en önemlileri oldu? Neden? Bunları uygulamaya nasıl devam edeceksiniz?
Yazar: BOB KELLEMEN