İçinizden biri sıkıntıda mı, dua etsin. Sevinçli mi, ilahi söylesin. (Yak. 5:13)
Öfkeyle başa çıkma konusunda düşünmeye nereden başlayabiliriz? Öfkemizi ifade ettiğimiz çeşitli yollarla başlayabiliriz. Bazen patlarken, bazen kaynarız. Neden öfkelendiğimizle başlayabiliriz;. Öfkemizi tetikleyen ve harekete geçirip sürdüren şeyler nelerdir? Ya da öfkenin panzehriyle başlayabiliriz. Öfkenin yerini alması gereken Tanrı yoluna uygun davranışlarla, örneğin özdenetim, sabır ve bağışlamayla başlayabiliriz.
Bu konuların her birine değinmek gerekir ve bunları gelecek günlerde ele alacağız. Ama en iyi başlangıç noktası, Tanrı ve O’nun kendisine gelmemiz için bize sunduğu açık davettir.
Bugünkü ayette, Yakup birbirine zıt olan iki farklı insan deneyimini karşılaştırır: sıkıntı zamanları ve mutluluk zamanları. Yakup’un da onayladığı üzere, bu günahlı dünyada zorluklarla ve acılarla sık sık yüzleşiyoruz. Bunların yanında, mutlu zamanlarımız da oluyor. Hayatın iyi gittiği ve Tanrı’nın iyiliğini bol bol tattığımız anlar da oluyor. Bu iki kategoride, “hayattaki tüm deneyimleri görüyoruz ve her biri, kolaylıkla ruhsal rahatsızlık nedenine dönüşebilir.”
Tanrı’ya Yaklaşın
Hayat iyi gittiğinde ve kötü gittiğinde, ne yapmalıyız? Elçinin yanıtı şaşırtıcı derece tutarlı ve son derece sadedir: Tanrı’ya gidin! Sıkıntıyla yüzleştiğinizde Tanrı’ya duayla yaklaşın, alçakgönüllülükle O’nun yardımını isteyin ve O’ndan sizi rahatlatmasını dileyin. Mutlu hissettiğinizde de Tanrı’ya yaklaşmalı ama bu kez şükran ilahileri sunmalısınız.
Yakup’un vurgulamak istediği ana nokta nedir? Durumumuz ne olursa olsun, duygusal halimiz ne olursa olsun, Tanrı’ya yaklaşmalıyız. John Calvin’in belirttiği gibi “[Yakup’un] dediği şey şudur: Tanrı’nın bizi kendisine çağırmadığı hiçbir zaman yoktur. Nitekim sıkıntılar dua etmemizi teşvik ederken, mutluluklar Tanrı’yı övmemizi sağlar.”2 Kaygı ya da üzüntü gibi olumsuz duygular sizi Tanrı’dan uzak tutamazken, mutluluk ve memnuniyet gibi olumlu duygular da sizi Tanrı’dan uzak tutmamalıdır. Tanrı, kendisine gelmeniz için sizi davet ediyor. Ünlü bir ilahinin üçüncü kıtası bu iki zıt deneyimi ifade ediyor: “Her saat muhtacım sana, hem sevinçte hem acıda. Tez gel ve kal, yaşam boş yoksa.”3 İster sevinç, isterse de acı olsun, Tanrı’ya koşun.
Bugünkü Kutsal Kitap ayetimizin öfkemizle ne ilgisi var? Basit bir dille şöyle bir ilgisi var: Tanrı’ya koşun. İçinde bulunduğunuz koşullar acı getirdiğinde ya da dostlarınız, aileniz veya iş arkadaşlarınız size yanlış davrandığında, öfke kolayca uyanır. Ama Tanrı sizi kendisiyle konuşmaya çağırır. Gelecek günlerde öfke hakkında çok şey öğreneceksiniz ama bugün kendinizi öfke hakkında dua etmeye ve Tanrı’nın yardımını aramaya adayın.
Düşünün: İçinizde öfkenin uyandığını hissettiğinizde, buna tepkiniz ne oluyor? Aklınız nereye gidiyor? Eğer birisiyle konuşuyorsanız, o kişi kim? Yakup’un bize söylediği gibi, Tanrı’ya yaklaşmalıyız. Ancak çoğunlukla böyle yapmayız. O’nu ihmal ederiz, göz ardı ederiz ya da unuturuz. Ne var ki Tanrı, kendisine gelmemiz için bizi ısrarla davet eder. Bugünkü ayetimize ek olarak, aşağıdaki beş Mezmur metnini ve yardım için Tanrı’ya döndüğünüzde O’nun sizi işiteceğine dair vaatlerini düşünün: Mezmurlar 40:1; 50:15; 55:16-17; 62:8; 116:1-2.
Harekete Geçin: Kısaca söyleyecek olursak, dua edin! Tanrı’yla öfkeniz hakkında bugün konuşun. Öfkenizi dürüst bir şekilde O’na itiraf ederek başlayın. Ardından alçakgönüllülükle O’ndan yardım isteyin. “Ya Rab, bu savaşı tek başıma veremem. Sana ihtiyacım var.” Sonra mücadelenizi olgun bir Hristiyan dostunuzla paylaşın. Öfkenizle savaşmanıza yardımcı olması için Mesih’in bedenine sığınma alışkanlığı edinin.
Yazar: ROBERT D. JONES