“Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış.” (Mat. 5:23-24)
“Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun.” (Mat. 18:15)
Şunu kabul edelim: Öfke ilişkileri bozuyor. Belki öfkeye kapılıp imanlı kardeşinize karşı günah işlediniz ve o kişi sizden uzaklaştı. Ya da belki birisi size karşı günah işledi ve içten içe kaynıyorsunuz. Şükürler olsun ki, Rabbimiz her iki senaryoya da değiniyor.
İsa yürekteki öfke sorununa önceki ayetlerde işaret ettikten sonra (bkz. 4. gün), Matta 5:23-24’te birisine karşı suç işlediyseniz ne yapmanız gerektiğine dair somut bir öğütte bulunuyor. Eğer birisinin size karşı bir şikâyeti varsa, ona gitmeli ve onunla barışmalısınız. İsa, “adağını bırak” ve “önce” gibi terimlerle ilişkilerde barışın, diğer ibadet eylemlerinin üzerinde olduğunu dikkat çekici bir dille ortaya koyuyor. Birisinin bir keresinde sorduğu gibi, çözülmemiş anlaşmazlıkları saptayan bir cihaz icat edip her kilisenin girişine yerleştirsek ve böylece ilişkilerde barışı aramamış olan insanları dışarıda bıraksak ne olurdu? Bu durumda Pazar toplantılarımıza katılımın nasıl olacağını merak ediyorum.
Ne yazık ki Rabbimiz’in çağrısından kaçmak için çeşitli şeyler uydururuz. İsa’nın sözlerini hafifletip sadece çok büyük konular önemliymiş gibi, “Yalnızca birisinin sana karşı büyük bir şikâyeti varsa git” demeye getiririz. Size küçük görünen konular diğer kişiye küçük görünmeyebilir. Ya da neyin doğru ve yanlış olduğuna kusursuz bir şekilde siz karar verebilirmişsiniz gibi, İsa’nın şöyle demesini isteriz: “Yalnızca kardeşinin sana karşı haklı çıkarılabilen bir şikâyeti varsa git.”
Günahımızı sahiplenip tövbe etmektense, bir ilişkiyi geride bırakmak çok daha kolay gelir ama İsa’nın kilisede bizleri çağırdığı yaşam böyle değildir. Eğer kardeşinizin size karşı bir şikâyeti varsa, size küçük ya da haksızca görünse bile bununla ilgilenmelisiniz.
Barışın Buyruğu
Matta 18:15 sahneyi tersine çevirir. Peki ya bir kardeş size karşı günah işlemişse ne olacak? 1 23. günde gördüklerimize dayanarak, Kutsal Yazılar bizi küçük suçları mazur görmeye çağırmaktadır. O halde buradaki günahın ciddi ve kişinin çözmeye yanaşmadığı bir konu olduğunu varsayabiliriz. Günahı ele almaya yönelik öğütle Matta 5’teki öğüdün hedefi aynıdır: barışmak.
Bu metinlerin öfkenizle ne ilgisi var? Çok basit: Birisine karşı öfkeliyseniz ve öfkeniz birisini gücendirdiyse, o zaman ilişkide barış için ilk adımı atmalısınız. Diğer kişinin Mesih’in öğüdüne kendi başına kulak vermesini umut edebileceğiniz halde, bunu beklememelisiniz. Öbür kişi kulak verse de vermese de, siz yine de kendiniz gitmelisiniz.
Düşünün: İster suç işleyen, isterse de işlenen taraf olun, Rab’bin size barışmakla ilgili iki yönlü buyruğu Romalılar 12:18’i etkili bir şekilde resmetmektedir: “Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın.” Bu metin her ne kadar barışmayı garantilemese de, bu yönde her türlü çabayı göstermenizi gerektirir. Şu anda yüzleştiğiniz gergin ilişkileri düşünün. Romalılar 12:18’deki adanmışlık bu noktalarda nasıl görünmeli?
Düşünün: Barışmayı başlatmanızın önünde ne gibi engeller var? Hangi korkular sizi durduruyor? Zor bir sohbetten kaçmak için ne gibi mazeretleri kullanıyorsunuz?
Harekete Geçin: İsa’nın buyruklarına uyun. Anlaşmazlık senaryonuz ne olursa olsun, diğer kişiye gidin. Eğer öğüt ihtiyacı duyuyorsanız, kilise önderlerinize ya da Kutsal Kitap’a dayalı barışmayı anlayan hikmetli dostlara başvurun.
Yazar: ROBERT D. JONES