[Eyüp] dedi ki, “Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB’bin adına övgüler olsun!” Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı. (Eyüp 1:21–22)
Karısı, “Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?” dedi, “Tanrı’ya söv de öl bari!” Eyüp, “…Tanrı’dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?” Bütün bu olaylara karşın Eyüp’ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı. (Eyüp 2:9–10)
Tanrı’ya öfkelenmek doğru mu yanlış mı? Bu, bazı insanların kaçındığı bir sorudur. Tanrı’ya inanmazlar, O’nu acılara dahil olarak görmezler ya da O’nu evrendeki her olay, her kişi ve her molekül üzerinde mutlak hâkim olan Kral olarak görmezler. Ancak Tanrı’nın mutlak hakimiyetine büyük önem veren kişiler için1 sorumuz yerindedir. Tanrı neden acı çekmemize izin verir? Neden çocuğumun ölümüne, eşimin vefasızlığına, işimi kay- betmeme ya da kanserime engel olmadı? Bu tür öfke anlaşılabilir. Ama doğru mudur?
Eyüp 1-2’de, Eyüp ve karısı şiddetli acılara maruz kalır. Bütün mal var- lıklarını ve on çocuklarını yitirirler. Bundan sonra Eyüp, başından aşağı acı verici çıbanlar çıkaran korkunç bir deri hastalığına yakalanır.
İkisi de korkunç acılara göğüs germekle kalmayıp buna nihai olarak Tanrı’nın izin verdiğini bilmektedir.2
Bununla birlikte, her biri bu bilgiye farklı şekillerde karşılık verir. Eyüp Tanrı’ya güvenir; eşiyse Tanrı’yı reddeder. İkisinin farklı olan yüreklerin- den farklı sözler dökülür.3 Eyüp Tanrı’yı över; karısıysa O’na söver.
Onların öyküsü bize, şiddetli acıların günah işlememize neden olma- dığı gibi, söz dinlememize de engel olmadığını hatırlatır.
Daha önce tanımladığımız gibi, eğer öfke, algılanan kötülüğe karşı olumsuz bir yargı tepkisiyse, sorumuz cevaplanmış demektir: Tanrı’ya öfkelenmek yanlıştır çünkü bu, Tanrı’yı kötülük yapan birisi gibi yargılamanızı gerektirir. Bu küfürdür. Tanrı’nın iyiliğini, gücünü ve bilgeliğini inkâr eden her imayı reddetmeli, O’nun doğruluğunu, sevgisini ve adale- tini acılarımız içinde dahi takdir etmeliyiz. John Calvin’in şu harika pas- törel fikri dikkate değerdir: “Eyüp Tanrı’ya hiçbir şeyi nedensizce atfetme- di, yani Tanrı’nın adil olmayan bir şey yaptığını düşünmedi. Tanrı bizim arzuladığımız bir şeyi göndermediği anda O’nunla çekişmeye başlar, O’na dava açarız. İnsanlar adeta Tanrı’yı zalimlikle ya da kuş beyinlikle suçlar- lar… İnsanların ağızlarından böylesine korkunç küfürler dökülür.”4
Eyüp’ün 1. ve 2. bölümlerinde yer alan metinlerimiz, sıkıntılarımızın ortasında Tanrı’yı suçlamamamız için bizi uyarır. Siz acı çektiğiniz za- man, ne derece Eyüp… ya da eşi gibi karşılık verdiğinizi fark ediyorsunuz?
Düşünün: Şiddetli zorluklarda Tanrı’yı, gizliden gizliye dahi olsa hangi şekillerde suçluyorsunuz?
Düşünün: Yukarıdaki öyküyü daha iyi anlayabilmek için Eyüp 1:1-2:7’yi okuyun. Kutsal Kitap’ta Kayin (bkz. Yar. 4), Davut (bkz. 1.Ta. 13), Yunus (kendisi öfkesini haklı dahi göstermiştir – bkz. Yun. 4) ya da Yahudi kalabalık (bkz. Yu. 7:23) gibi Tanrı’ya öfke- lenen ve bunu açığa vuran kişiler vardı. Bu insanların her birini Eyüp ve eşiyle karşılaştırın ve Calvin’in yorumlarını dikkate alın.
Harekete Geçin: İçinizde Tanrı’ya karşı öfke kabardığını gördü- ğünüzde, bu öfkenin Tanrı hakkında (O’nun karakteri, yolları, sıfatları ve yüreği hakkında) neler söylediğini kendinize sorun. Suçlamanızdan tövbe edin. (Yarının okumasında önerilen, Kut- sal Kitap’a uygun düşen ağıt yakma alternatifini okuyun!) Pastö- rünüz ya da imanlı bir önder, Tanrı’ya ilişkin daha net bir görüş kazanmanız için muhtemelen size yardımcı olabilir.